İstesek de IMF’yle program yapmamız artık çok zor

BİR süredir dikkat çekmeye çalıştığımız, mali disiplinde geri adım anlamına gelen Hükümet düzenlemeleri, artık hayata geçmeye başlıyor. Bu girişimlerin "gündeme gelse bile yasalaşmayacağını" tahmin eden piyasa oyuncuları da, artık son aşamaya gelindiğini görünce telaşlanmaya başladılar.

Piyasalar küresel krize karşı içeride ekonomik önlemler alınmasını, daha sonra bunun bir adım ötesine geçilip, yeni bir sanayi stratejisi, yeni bir ekonomik plan yapılıp, istikrarlı yüksek büyümeyi sağlayacak bir vizyon oluşturulmasını bekliyordu. Ancak Hükümet, bu beklentilerin aksine "küresel kriz bize bir şey yapmaz" tavrını sürdürüyor ve inatla ekonomik önlem almaktan geri duruyor.

Bunun aksine AKP Hükümeti’nin bulduğu yol "enflasyonla mücadeleyi gevşetme pahasına büyümeyi sağlamak için harcamaları artırmak" oldu. Bunu açıkça kamuoyuna söylemediler ama hazırlanan düzenlemeler, böyle bir yola gidildiğini açıkca gösteriyordu.

Piyasalar ise "nasıl olsa bunları yapamazlar" diye düşünüp fazla tedirgin olmuyor, gözlerini sadece dışarıdaki gelişmelere dikip, günlük işlerini yürütmeye çalışıyorlardı.

Ama son günlerde artık işin ciddi olduğu, önlem almak yerine tam tersine Hükümetin harcamaları artırıp mali disiplini bozacak düzenlemelerde kararlı olduğu gözükmeye başladı. İşte bu nedenle artık bankaların iktisat raporlarında bu konulara değinilmeye, bankacılar kendi aralarında mali disiplini bozan bu kararların getireceği sakıncaları konuşmaya başladılar.

Bununla birlikte IMF’yle ilişkiler de konuşulmaya başladı. Alınan bu kararların "istesek bile IMF’le yeni bir anlaşma yapmamızı önleyecek kadar kötü sonuçlar doğuracak kararlar" olduğu söylenmeye başladı.

Piyasalar, Hükümet üyeleri zaman zaman tersini söyleseler de, zamanı gelince IMF’yle yeni bir stand-by anlaşması yapılmasına neredeyse kesin gözüyle bakıyorlardı. Küresel krizin etkilerinin derinleşmesi halinde zaten bu yola zorunlu olarak girilmesini bekleyen piyasalar, AB çıpasının da çok gevşediği böyle bir dönemde, IMF’le çıpayı yeniden kurmak gerektiğini düşünüyorlardı. İşte Hükümetin mali disiplini bozacak kararları ardı ardına alması, IMF’yle ilişkilerin geleceği açısından da kaygı uyandırmaya başladı.

SEÇİM EKONOMİSİ GİBİ

Hükümetin aldığı son kararlar, sanki küresel krize önlem almak gerektiği bir dönemi değil de, yeni bir seçim ekonomisi dönemini hatırlatıyor.

Belki iddialı olacak ama şimdiden uyarmak istiyoruz: Eğer böyle giderse küresel krizden etkilenmesek bile, alınan son kararlar, birkaç yıl sonrasında kendi kendimize yaratacağımız yeni bir ekonomik krizi hazırlayan kararlardır. O kadar ciddi ve tehlikeli bir yola giriyoruz.

Ulaştırma altyapı yatırımlarını hızlandırmak için hazırlanan yasa tasarısının aynen TBMM’den geçeceği, Ulaştırma Bakanı tarafından ısrarla açıklanıyor. Bunun ardından aynı model enerji yatırımları için de örnek oldu ve geçtiğimiz hafta Bakanlar Kurulu’nda, benzer bir modeli öngören yasa tasarısı imzaya açıldı.

Her iki yasa da kamu yatırımlarının büyük bölümünü oluşturan yatırımların bütçe kısıtları dışına çıkarılıp hızla ve ihale yasasına bağlı olmadan yapılmasını öngörüyor. Otoyollar, enerji yatırımları özelleştirilecek, gelen paralar bütçeye girmek yerine yeni otoyol ve enerji yatırımlarında kullanılacak.

Bunun yanı sıra 4 milyar YTL yük getirecek istihdam paketi, yine 4 milyar YTL ek yük getirecek belediyelere aktarılan payların artırılmasına ilişkin düzenlemede de ısrar ediliyor.

Tüm bunlar hem bütçe disiplini bozacak, hem harcamaları artıracak, hem uluslar arası kuralların dışına çıkılıp, tepki görmemize neden olacak, hem de içtalebi körükleyerek zaten yükselen enflasyonu artıracak düzenlemeler...

Bu düzenlemeler varken, IMF’yle yeni bir stand-by anlaşması yapılır mı?

Piyasaların durumu belli, sıkıştığımızda IMF de olmazsa, bu ekonominin hali ne olacak?
Yazarın Tüm Yazıları