Kosova ve Türkiye

SOĞUK savaş sonrasındaki parçalanma sürecinde en kanlı gelişmeler Yugoslavya’dan kopmalar sırasında yaşandı. Teker teker Slovenya, Hırvatistan, Makedonya, Bosna ve en son olarak da Karadağ bağımsız devletler olarak tanındılar.

Kosova, Federal Yugoslavya’nın federe devletlerinden biri değildi, Sırbistan’a bağlı bir özerk bölgeydi. Rusya’daki Tataristan ve Çeçenistan gibi. Dolayısıyla prensip olarak Sırbistan’dan ayrılma hakkı bulunmamaktaydı. Fakat Sırbistan’ın Kosova’daki bağımsızlık hareketine karşı giriştiği tenkil ve mezalim, 1999’da NATO’nun hava müdahalesini tetikledi.

Kosova’dan çekilmek mecburiyetinde kalan Sırp kuvvetlerinin yerini bir BM yönetimi ve bir NATO gücü aldı. Yine de, 10 Haziran 1999 tarihli BM Güvenlik Konseyi kararı, Kosovalıların otonomi ve "self determination" hakkını tanırken, Federal Yugoslav Cumhuriyeti’nin, yani artık bugünkü Sırbistan’ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne BM üyelerinin saygı göstermek yükümlülüğü altında bulunduklarını belirtmişti.

* * *

1999’dan beri köprülerin altından çok sular aktı. BM himayesi altında Kosova’da bağımsızlık tutkusu gittikçe kuvvetlendi. Kosova’nın tekrar Sırbistan’ın egemenliğine terk edilemeyeceği kanaati yaygınlaştı. Sırbistan uluslararası alanda gittikçe daha yalnız kaldı.

ABD ve AB, bunun üzerine Kosova’nın BM denetimi altında bir bağımsız devlet haline gelmesinin kaçınılmaz olduğu görüşüne vardılar. Avrupa Birliği üyeliği cazibesinin Sırbistan’ın mukavemetini kırabileceği umuduna kapıldılar. BM Özel Temsilcisi ve eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Marti Ahtisaari’nin başkanlığında kurulan bir heyet, Kosova’nın uluslararası denetim altında bağımsız bir devlet olmasını öngören bir plan hazırladı.

Fakat Sırplar, Ahtisaari’nin ve daha sonra başka BM temsilcilerinin girişimlerine rağmen planı kabul etmeyince, Kosova’nın resen bağımsızlık ilan etmesine ABD ve bazı AB devletleri tarafından yeşil ışık yakıldı.

17 Şubat’ta bağımsızlık ilanını takiben ABD ile AB ülkelerinin bir kısmı ve Türkiye bu bağımsızlığı tanırken Sırbistan, Rusya, Çin, İspanya, Romanya, Slovakya, Yunanistan ve Güney Kıbrıs tanımayı reddettiler.

Kosova’nın bağımsızlığını çok sayıda devlet tanısa bile, ona bu aşamada BM üyeliği yolu kapalı; çünkü genel kurul üyelik konusunda ancak Güvenlik Konseyi’nin tavsiyesi üzerine karar alabiliyor. Çin ve Rusya veto haklarını kullanabilecekler.

Bu durumda Kosova, tam bağımsızlık statüsü için uzun süre beklemek mecburiyetinde. 1999’dan beri aldığı iki milyar dolarlık yardıma rağmen ekonomisi de çok kırılgan. İşsizlik ve fakirlik oranı % 40. Ne var ki potansiyel zenginlikleri önemli. Kurşun, çinko, kobalt, gümüş ve altın madenlerine, Avrupa’nın ikinci en büyük linyit rezervine sahip.

* * *

Kosova’yı tanımaktan kaçınan devletlerin hemen hepsinde ayrılıkçı hareketler veya potansiyel tehlike olarak algılanan azınlıklar var. Güney Kıbrıs ise Kosova’nın bağımsızlığının KKTC için bir emsal teşkil etmesinden korkuyor ve Yunanistan tarafından destekleniyor.

Peki, Türkiye, Sırbistan ile ilişkilerinde uzun süreli bir gerginliği göze alarak Kosova’yı ilk tanıyanlar arasına girerken hangi saiklerle hareket etti? KKTC için emsal düşüncesinin büyük payı olabilir mi?

Zannetmiyorum; çünkü Kıbrıs meselesini çevreleyen denklem çok değişik. Buna karşılık Kosova’nın bağımsızlığı, Kuzey Irak’ın olası bağımsızlığı ve Yukarı Karabağ’ın bağımsızlığı açısından gerçekten emsal teşkil edebilir.

Muhtemelen, Kosova’nın nüfusunun çok büyük çoğunluğunun Müslüman olması, Türkiye’de neredeyse Kosova’nın nüfusundan daha fazla Kosova asıllı bulunması, Kosova ile son yıllarda artan ekonomik ilişkiler, Kosova Türklerinin de bağımsızlık taraftarı olmaları gibi nedenler acele tanımaya yol açtı.

Kararın bazı komplikasyonlar yaratıp yaratmayacağını zaman gösterecek.
Yazarın Tüm Yazıları