Köşe yazarları siyasi lider ve köşeler de siyasi parti midir?

Kökten-devletçilik ekonomiyi de siyaseti de rayından çıkartır.

Haberin Devamı

Kurların, faizlerin ve fiyatların arz ve talebe göre değil Ankaralı bürokratların algılamalarına göre belirlendiği uzun yıllarda, ekonominin nasıl rayından çıktığını, her çeşit krizle yüzlerce defa gördük.

Her alanda “ikincil” piyasalar oluşmadı mı?

Merkez Bankası’nın dövizi tükenince, ithalat “çifte ödemeler”le sürdürüldü. Tefecilerin ağır bastığı finansman pazarının adı “örgütlenmemiş sermaye piyasası” oldu. Gerçek fiyatlar “karaborsa”da belirlendi.

Siyasette kökten-devletçilik ise resmi ideoloji dışındaki düşüncelerin örgütlenmesini yasakladığı için, farklı görüş sahiplerinin her biri birer siyasi parti gibi görülmeye başlandı.

Komünist parti kurmak yasak olduğu için, her çeşit solcu “komünist” olarak görüldü. Milliyetçilik ile “ırkçılık”, muhafazakarlık ile “mukaddesatçılık” karıştırıldı. Her demokratın aynı zamanda “liberal” de olduğu zannedildi.

Haberin Devamı

Turgut Özal’ın yeniden-yapılanma reformları ile ekonomi artık kökten-devletçi değil.

 

Tarihi yanılgılar

 

Ama siyasette kökten-devletçilik hala var. Örneğin Anayasa Mahkemesi’ni hala birileri “parti kapatma aygıtı” olarak görmüyor mu?

Bu arada hala, gazete yazarları birer “siyasal örgüt” biçiminde algılanmıyor mu?

Mesela bazı yazarlar iktidarı eleştirdikleri zaman, birileri hemen “Liberallerle AK Parti’nin yolları ayrıldı” diye yorumlar düzmeye kalkmıyor mu?

Bunun gibi bazı emekli generallerin söylem ve davranışlarına bakanların da, “Milliyetçilerle ulusalcılar birbirlerine düştü” dediklerini ve MHP’nin türban kararını hatırlattıklarını görmüyor muyuz?

Oysa MHP halktan oy almak için örgütlenmiş, yani varlığı demokrasiye bağımlı bir oluşum. “Ulusalcılık” ise demokrasi karşıtı farklı kesimlerin tepkisel davranışlarını ifade ediyor.

Siyasette yol ayrılıkları, örgütlenmiş, programları ve tabanları bulunan düşünce sahipleri arasında olur.

Örneğin Milli Görüş’teki yol ayrılığı, AK Partililerin Refah’tan kopmaları ile başlamıştır. Milliyetçi siyasal hareketteki yol ayrılığı, MHP ile BBP arasındadır.

 

Haberin Devamı

Yol ayrılığı mı?

 

Kimi sosyal demokrat, kimi liberal demokrat, kimi Marksist, kimi de sadece demokrat ama hepsi de özgür ve bağımsız ve ayrıca çeşitli konularda kendilerine özgü farklı görüşleri olan gazete yazarları bir iktidarı eleştirince, “Liberallerle AK Parti’nin yolları ayrıldı” yargısına varmak cahilce bir yaklaşımdır.

Kendilerini gazete yöneticisi değil de siyasi parti lideri sanan ve medya sermayesiile siyaset yapılabileceğini zanneden bazı meslektaşlarımızın bu tür zorlamalarının kaynağında kökten-devletçi alışkanlıklar var. İktidarla uyumlu veya ters tutumda olmayı, siyasal bir akım ve örgütlenme sanıyor bu algılamanın sahipleri.

Hiç unutmayalım. Ne gazeteler siyasi partidir, ne de gazete bordroları siyasi parti üye listeleridir. Köşe yazarları da asla siyasi lider değildir.

Haberin Devamı

Bilet almadan piyango çıkmaz, aktif siyasetin rekabet ortamına girip oy almadan da siyasi lider olunmaz.

 VEDA YAZISI

Yıllar ayırsa bile, biz ayrılamayız...

Bir yıla yakın süredir haftada yedi gün bu köşede siz sayın Posta okurları ile birlikte olduk. Meslek hayatımın en özgür, en bağımsız ve en huzurlu dönemlerinden biri oldu Posta’daki günlerim.

Bunu Aydın Doğan’ın yazarların özgürlüğü konusunda defalarca kanıtlanmış anlayışına, Posta Genel Yayın Yönetmeni Rıfat Ababay’ın mesleğimize dönük ufkuna ve Posta’da birlikte çalışmaktan her dakika büyük haz aldığım yazı işlerindeki arkadaşlarıma ve Posta’nın yazarlarına borçluyum.

Bu kurumdan ayrılmak benim için buradaki arkadaşlarımdan ayrılmak anlamına gelmiyor. Özellikle can arkadaşım ve aynı musikinin ikimizin de gönül tellerinde aynı titreşimler yarattığı Rauf Tamer’den ayrılmam asla mümkün değil.

Haberin Devamı

Siz sayın okurlarım da, mesajlarınızla bana sürekli ışık tuttunuz. Çok geniş bir okur yelpazesine ulaştığımı hissettirdiniz bana.

Meslek hayatımda yeni bir aşama yapmak için, Posta’ya veda etmek durumundayım.

Bundan sonra Sabah’ta başyazarlık ve ATV’de yorumculuk yaparken de, Posta’nın geniş kitlelere ulaşabilmesindeki çok sesli ve özgür ortamı hep hatırlayacağım.

Yazımı Ayşe Birgül Yılmaz’ın, Mahmut Oğul bestesinde şarkılaşan şiiri ile noktalayayım:

“Aynı bedende can gibiyiz

Cana can veren kan gibiyiz

Yanıp da bitmez köz gibiyiz

Biz ayrılamayız

Eller ayırsa bile

Yollar ayırsa bile

Yıllar ayırsa bile

Biz ayrılamayız”

Yazarın Tüm Yazıları