Beyaz gömlek, kara gömlek

O SAHNENİN tekrarını gece evde izledim. Kürsüde Başbakan konuşuyor.

"Beyaz gömleklerden" söz ediyor.

Yani kefenlerden, idam gömleklerinden.

Aşağıda Bülent Arınç ağlıyor.

Başka bazı milletvekillerinin gözleri yaşarmış.

Sahneye baksanız, sanki cihat kararı alınıyor.

Bir şehadet psikolojisi bütün sıralara yayılmış.

İnsan irkiliyor. Nedir bütün bunlar?

* * *

Beyaz gömlekten söz eden insanın aklına şu soru gelmiyor mu?

Acaba o sahneyi seyreden başkaları ne düşünüyor?

Başbakan savaş haleti ruhiyesine girmiş, cesaret gösterileri yapıyor.

Bu ülkenin tek cesur insanı o... Aklına şu soru da gelmiyor:

Ya yarın bir gün ona kızan başkaları da beyaz gömleklerini giymeye kalkışırsa ne olur?

Ağlayan, gözyaşlarıyla Başbakan’ı dolduruşa getiren insanlar da bunu hiç düşünmüyor.

Cevapları hazır: "Efendim, Deniz Baykal deyince biz de cevap verdik."

Bir yanlış, başka yanlışla düzeltilir mi?

Ben bir Başbakan’ın, "beyaz gömlek giyme psikolojisine" girmesinden çok korkarım.

O ruh hali iyi bir şey değildir.

Ama itiraf edeyim, en az onun kadar başka bir tehlikeden de korkarım.

Bir Başbakan’ın "kara gömlek giymesinden"...

Çünkü "çoğunluk tek iradedir" diyen bir zihniyet, insanı yavaş yavaş o gömleklerin asılı olduğu gardıroba götürür.

Önce, "İstediğim kanunu çıkarırım" dersiniz.

Sonra, "İstediğimi sustururum"a gelirsiniz.

Sonra "Kendimden başka kimse konuşamaz" spiraline girersiniz.

* * *

Aynı soruya geliyorum:

Bu öfke niye?

On sekiz yıldır genel yayın yönetmeniyim.

Son 50 yılda Türkiye’nin yaşadığı bütün badireleri hatırlıyorum.

Siyasetçilerin yaptığı yanlışlıkları, yıllar sonra gelen özeleştirileri de hatırlıyorum.

Bütün bunlardan sonra sevinerek gözlemlediğim bir şey var.

Türkiye, toplumsal bir konuyu tamamen sivil platformda tartışma kültürüne geldi.

Hükümet ve ona destek veren MHP ile DTP, türban konusunu Meclis’e getirdi.

Asker takdir edilecek bir şekilde hiç konuşmuyor.

Öğretim üyeleri serbestçe fikirlerini söylüyor, imza kampanyaları yapıyor.

Sivil toplum örgütleri mitingler düzenliyor, bu mitinglerde bir iki aptalca gösteri dışında hiçbir polisiye olay meydana gelmedi.

Medya kendi içinde bölünmüş, bu konuyu tartışıyor.

Askere mektup yazan kimse yok.

Anayasa Mahkemesi, yüksek yargı rahat bırakılmış.

Kamuoyuna, üniversiteye, siyasete hákim olan üçlü bölünme medyaya da yansımış.

Her şey demokratik bir ülkeye yakışan biçimde ilerliyor.

Ama bu defa siyasi iktidar bu kültürden uzaklaşıyor.

Öfke, tehdit, sopa gösterme ve beyaz gömlek edebiyatı, o sivil tartışmanın içine ediyor.

* * *

Başbakan’a şunu söylemek isterim:

Geçmişte bu beyaz gömlek edebiyatı benim de içimi gıcıklardı. Yaş mı nedir, artık sadece irkiltiyor.

Beyaz gömlek sıkıntısını bu ülkenin gazetecileri de çok iyi bilir.

Meslek tarihinin duvarları, öldürülmüş gazetecilerin anılarıyla doludur.

O nedenle diyorum ki, beyaz gömlek meselesini bir kenara bırakıp, önce kara gömlek meselesini tartışalım.

Çünkü yakın ve açık tehlike odur.

Çünkü kara gömlek, sadece askeri darbeyle gelmez.

Hatta daha çoğunluğa tapan siviller tarafından getirilir.

Kara gömlek sorununu çözüp, itiraz kültürünü içimize sindirebilirsek, bütün beyaz gömlekler çöpe gider.

Benim türbandan çıkardığım demokratik edep ve adap dersi budur...
Yazarın Tüm Yazıları