Ankara da 3’lü zirve (AB) tehlikesini gördü…

Ankara’da bir süredir, Sarkozy tarafından önerilen ve Erdoğan’ın ilke olarak kabul ettiği 3’lü zirve (Erdoğan-Sarkozy-Merkel) doruk toplantısı tartışılıyor. Ben dahil birçok çevre böyle bir olasılığın tehlikelerine dikkat çekiyordu. Yeni öğrendim, Başbakanın danışmanları da bu fikre soğuk bakmaya başlamışlar.

Haberin Devamı

Bir süredir unutulmuş gibi duruyordu, ancak türban tartışmaları, AB ile ilişkiler konusunu daha da ön plana çıkardı. Şu sırada en çok tartışılan da, bir yandan reformlar, öte yandan da Başbakan’ın, Fransız Devlet Başkanı Sarkozy ve Alman Başbakanı Merkel ile bir araya gelmesi ve bu iki ülkenin, AB projesine itirazlarını tartışması projesi. Bu fikir Sarkozy’den çıktı ve Merkel tarafından desteklendi. Başbakan da “görüşme reddedilmemeli” ilkesinden hareketle “neden olmasın” diye yanıtlamıştı. O gün bugündür tartışılıyor.

 

Sarkozy-Merkel ikilisi, değişik oranlarda Türkiye’nintam üyeliğine ters bakıyorlar.

 

Daha doğrusu, Sarkozy Türkiye’nin Avrupa’da dahi sayılamayacağını vetam üyeliğinin söz konusu olmaması gerektiğini ileri sürüyor. Son derece katı bir tutumuvar. Hatta, müzakere başlıkları arasında, Türkiye’yi tam üyeliğe taşıyacak olanların dahi açılmasını istemiyor. Türkiye’yi, ya Akdeniz işbirliği çerçevesinde tutmak veya Özel Statü ile AB’ye bağlamayı planlıyor.

 

Haberin Devamı

Merkel’in tutumu daha esnek.

 

Temelde, Sarkozy gibi o da imtiyazlı Ortaklık veya Özel Statü istiyor, ancak Fransa’nın aksine müzakerelerde zorluk çıkarmıyor. Ahde vefa (yani attığı imzaya sadakat) nedeniyleson kararı, işin sonuna bırakıyor.

 

Sarkozy-Merkel ikilisinin bu tutumu, azınlıkta kalmalarına rağmen (22 ülke, Türkiye’nin tam üyeliğini destekliyor) çok etkili oluyor ve Ankara’yabüyük zorluk çıkarıyor. Müzakere sürecini yavaşlatıyor.

 

Başbakan’ın çevresindeki görüş, Sarkozy-Merkel engeli aşılamadığı, hiç değilse müzakereleri engelleme yaklaşımları bir oranda giderilmediği taktirde, Türk hükümetinin içerde yeterince destek bulamayacağını ve reformları gerçekleştirmektezorlanacağı şeklinde. Budurumu hafifletebilmek için, Erdoğan’ın 3’lü bir zirve çerçevesinde, Fransa ve Alman liderlerini ikna etmesi, hiç değilsegörüşlerini kararlı biçimde anlatması, ne kadar büyük hata ettiklerini göstermesi  düşünülüyor.

 

Haberin Devamı

İşte, şu aşamada, yeri ve tarihi kesinleşmeyen ve bir fikirden öteye geçmeyen bu doruğun yakında gerçekleşeceği haberi, şimdiden çok sayıda yabancı başkentte ve Ankara’daki birçok kurumda huzursuzluk yarattı.

 

Böyle bir doruğun risklerine dikkat çekiliyor.

 

Bir şeyler kazanmak için yola çıkılmışken, büyük kayıplarla karşı karşıya kalınabilme tehlikesine işaret ediliyor.

 

Peki nedir bu tehlike?

                                  

*                               *                               *

 

İKNA EDEYİM DERKEN, EVDEKİ BULGUR GİDEBİLİR

 

 Başbakan Erdoğan’ın, Sarkozy  ve Merkel ile planlanan doruk toplantısı, en çok Türkiye’yi destekleyen (İspanya, İtalya, İngiltere, İsveç vs...) ülkeler arasında rahatsızlık yaratıyor.

 

 

Haberin Devamı

Başbakan’ın Sarkozy ve Merkel ile aynı salona girmesinin dahi bir “uzlaşı arayışı”olarak yorumlanacağına dikkat çekiliyor.

 

Türk Başbakanı böyle bir toplantıya girince, hemen herkes, İmtiyazlı Ortaklık Statüsünün pazarlığına başlandığı kanısına varacak? diyen, Türk yanlısı gruptaki önemli bir ülkenin önde gelen bir diplomatı, genel havayı şöyle aktardı:

 

“... Eğer Türkiye, İmtiyazlı ortaklık Statüsünün pazarlığına giriyormuş izlenimi verecekse, biz neden Türkiye’nin tam üyeliği için mücadele verelim? Sonuçta, tüm başkentlerde Ankara’yadestek çabaları yavaşlayacaktır”

 

3’lü doruk fikri, Ankara’da da farklı şekillerde yorumlanıyor. Örneğin, Avrupa Birliği ile ilişkileri yönlendiren AB Genel Sekreterliği ve Dışişleri Bakanlığı da, risklerin farkındalar.

 

Haberin Devamı

Dışişleri bakanı ve başmüzakereci Babacan ise, KRİTER dergisininşubat sayısındaböyle bir şeyi kabul etmemiz söz konusu olamaz” dedi, ancak Türkiye ne kadaritiraz ederseetsin, AB basını Erdoğan’ı değil, Sarkozy ve Merkel’i dinleyecektir.

 

Doruk sırasında, Sarkozy ve Merkel basının karşısına geçtikleri zaman, görüş ayrılığına düştüklerini açıklayamayacaklarına göre, “görüş alışverişinde bulunduklarını” söylemeleri dahi, uluslararası medya’ya “Türkiye’nin tam üyelikten vazgeçebileceği” şeklinde yansıyacaktır. Hiç değilse, böyle bir izlenim doğacaktır.

 

Başbakanımız, toplantı öncesinde ve sonrasında, çok net açıklamalar yapar ve buraya pazarlık yapmaya gelmediğini, nihai hedefin tam üyelik olduğunu söyler” diyen Babacan’a rağmen, Sarkozy ve Merkel’in uluslararasımedyayı etkileme gücü daha fazla olduğundan dolayı, Erdoğan gerçek niyetini ne kadar vurgularsa vurgulasın, AB basının Fransız ve Alman cephesinden gelecek yönlendirmeleredaha çok rağbet edeceklerdir.

 

Haberin Devamı

AB ile müzaker, sinir törpüsü gibidir. Her yeni ülkeye karşı direnme olur. Hele Türkiye gibi, büyük-kalabalık ve göreceli olarak fakir bir ülkeye direniş daha da büyüktür.

 

İşte bu açılardan, 3’lü zirveyi risk dolu görüyorum. Zamanın henüz gelmediği kanısındayım.

 

*                               *                               *

 

ANKARA DA TEHLİKEYİ GÖRMEYE BAŞLADI...

 

 

Bu köşeyi tamamladığım günün sonunda, Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nın önde gelen danışmanlarından biriyle karşılaştım. Konu dönüp dolaşıp 3’lü doruk olasılığına geldi. Aynı toplantıda bulunan birçok AB uzmanı akademisyen de, böyle bir buluşmanın yaratacağıtehlikeye dikkat çekti.

 

Sonunda, sözünü ettiğim danışmanın sözlerindenanladım ki, Ankara da bu işin gereksizliğini görmüş, başbakan henüz “peki vazgeçelim” dememiş, ancak etrafı ikna etmek üzere kollarını sıvamışlar.

 

Uyarılar sonuç verecekmiş gibi görülüyor.

Yazarın Tüm Yazıları