Türban tapıncı ve özgürlük

5 Şubat 2008 tarihli Zaman Gazetesi’nin 21 ve 22. sayfalarında yayınlanan altı makalenin üçünün başlığında "Özgürlük" sözcüğü yer alıyor.

Türban tapıncıyla ilgili, türbanperestliği savunan yazılarda, evrensel planda tutsaklığın simgesi olarak bilinen türban, özgürlük simgesi olarak sunuluyor. Yazıların altında imzası bulunan yazıcılar, basında, AKP ve dünyası ile siyasal ve akçalı ilişkileri olan akademisyenler olarak tanınıyorlar, ama ben yazılarımda bu türden kartlar kullanmaya tenezzül edemem.

KAPANARAK ÖZGÜRLÜK!

Özgürlük, hukuksal olmaktan çok felsefi ve evrensel bir kavram. Bir anlamda siyasal.

Hapishaneden çıkan bir hükümlü "serbest" olur (kalır), ama bu duruma "özgürlüğüne kavuşmak" derler ki çok yanlıştır. Örneğin, Názım Hikmet Bursa Hapishanesi’nde tutuklu idi ama özgürdü. Özgür olmasaydı başyapıtlarını yaratabilir miydi o damda?

Türban ile örtünmek felsefi özgürlük ise, peçe, çarşaf ve burka ile örtünmek daha çok özgürleşmek mi oluyor? Kapanarak bu nasıl özgürlük? Elbette, böyle marjinal, keramete kıç attıran özgürlük anlayışları da olabilir: İngiliz kadının biri, sevgilisinin boynuna taktığı köpek tasmasının ucunda özgür özgür geziyordu İngiliz sokaklarında.

Alaturka demokrasi olamayacağı gibi özgürlüğün de alaturkası olamaz. Yani özgür kadının, özgürlüğünü kullanan kadının milliyeti yoktur, evrenseldir. Törelerin, gelenek ve göreneklerin baskısı altında demokrasi olamayacağı gibi aynı baskılar altında özgürlükler de yaşanamaz.

YÜZDEYÜZKÖLELİK

Peki türban takarak özgürleşen kızlar özgürlüğün (serbestliğin) neresinde bakalım? Mesleklerini ve eşlerini serbestçe seçebilirler mi? Saçlarını örterek özgürlüklerini ilan eden kızlar kendi bedenlerine ve cinselliklerine gerçekten sahip olabilirler mi ve bu özgürlüklerini özgürce kullanabilirler mi? Kullanabilirler ise töre cinayetleri ne olacak? Felsefi özgürleşme, bir anlamda, törelerin, ahlaki değerlerin karşısında bağımsızlaşmayı gerektiren etik bir duruştur. Türban takarak özgürleşen Türk-İslam kızları tek başlarına kendilerine ev açabilirler mi, kocalarını özgürce seçebilirler mi? Gerçekte, türbanlanarak özgürleştiğini ileri süren genç kız, 99 köleliğe 1 kölelik daha ekleyerek köleliğini 100’e tamamlamaktadır.

ÇARŞAF HÜRRİYETİ

Türkiye kadın nüfusunun 15-30 yaş arasındaki kesiminin yüzde 63’ü okulsuz ve mesleksiz konumda evlerinde oturmakta. Peki nerede bu kadın ve kızların öğrenim ve meslek sahibi olma özgürlüğü? Bu özgürlük için ne yapıyor kadın özgürlüğünün savunucuları?

Özgürlükçü (!) müderrislerden biri türban yasağının kalkmasının özgür bilimin ve üniversitenin önünü açacağını ileri sürüyor. Türban böylesine özgürleştirici (serbestleştirici) ise çarşaf ve burka kim bilir ne kadar özgürleştiricidir?

Müderrisler bunları tartışadursun, ben, bedenini, cinselliğini, aklını, ruhunu, imgelemini, iradesini, bilincini, vatandaşlık haklarını (töreler, gelenek ve görenekler, egemen ahlaki değerler karşısında) özgürce kullanamayan kadının kölelikten asla kurtulamayacağını düşünüyorum. Türkiye’de kadının özgürlüğü aileye, babaya, ağabeye, erkek kardeşe, kocaya ve erkeğe, mahalleye, kente, topluma karşı kullanım alanı kazanmakla ilgilidir!

* * *

Okuma önerisi:
Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, "İslam ve Giyim Kuşam", Sancak Yayınları, 2008.
Yazarın Tüm Yazıları