Elbirliği ile Sur darbesi

AVRUPA koridorları "Türkiye’de demokrasi yok" sesleriyle çınlıyor. Hayır, türbandan dolayı değil, kimsenin aklına gelmeyen bir nedenden, "Türkiye’de seçim yapılmıyor" itirazından dolayı.

Yok, 2009 Mart’ına kadar seçim, meçim yok. Ara seçim, kısmi seçim, adı ne ise, bunların hiç biri yok. Belki kimse tam farkında değil, 1 Ocak 2008 itibariyle, Türkiye yasal açıdan, seçim ortamına girmiş bulunuyor. Bunun kanıtı Diyarbakır’ın Sur Belediyesi.

GÖREVDEN ALMA

Diyarbakır’ın Sur ilçesi DTP’li Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş organ bağışı için Türkçe ve Kürtçe afiş bastırıyor.

"Sen nasıl Kürtçe afiş bastırırsın" gerekçesiyle, Demirbaş görevinden alınıyor. Sur’da halkın yüzde 72’si Kürtçe konuşuyor, diye kendini savunsa da, nafile. O olayın başka boyutu.

Yenilenmesi gereken seçimle ilgili boyutu ise, hukuk içinde bir vodvil.

Görevden alma sonucunda, Belediye Başkanlığı boşalıyor. Altmış gün içinde seçim yapılması gerek. (2972 sayılı Yerel Yönetimler Seçim Yasası, madde 29).

ŞU TARİHLERE BAKIN

Ama, Belediye Başkanı Danıştay’a başvuruyor. Danıştay 8. Dairesi 15 Haziran 2007’de görevden almayı onaylıyor.

Aradan üç ay geçiyor, yani doksan gün. Diyarbakır 1. Merkez İlçe Seçim Kurulu 18 Eylül 2007’de Yüksek Seçim Kurulu’na soruyor: "Sur’da seçim yapabilir miyiz?"

Hayır, yapamazsınız. Bu kez Danıştay 8. Daire kararına itiraz var. İtirazın görüşülmesi gerek. Dosya Danıştay Dava Daireleri Genel Kuruluna gidiyor.

Dava Daireleri 18 Ekim’de görevden almayı onaylıyor ve karar kesinleşiyor.

Danıştay’ın 18 Ekim 2007’de aldığı karar, Yüksek Seçim Kurulu’na 31 Ocak 2007’de bildiriliyor.

Danıştay’dan Yüksek Seçim Kurulu’na dosya tam iki buçuk ayda gidiyor. Baş döndüren bir hız.

KİRİTİK GÜN

31 Ocak kritik bir tarih. Ertesi gün 1 Ocak, yeni yıl. 2009’a bir yıl var.

Yine yerel yönetimler seçim yasasına göre, yerel seçimlere bir yıl kala, ara seçim yapılmaz, bütün seçimler hep birlikte yapılır, kuralı işliyor.

Yüksek Seçim Kurulu 5 Ocak 2008’de, bu maddeye dayanarak, "Sur seçimleri 2009’da yerel seçimlerle birlikte yapılır" kararına varıyor.

AİHM’DE KIYAMET

Görevden alma ve bunun onaylanması ayrı. Kürtçe afiş astı, diye, bir belediye başkanını görevden almak, zaten başlı başına bir skandal. Ama, hukuki kılıfı tamam.

Ya tarihler? Sur’da seçimi engellemek için, her şey yapılıyor. Sonuçta, zamana karşı yarış kazanılmış oluyor. Kazanan kim? AKP. Kaybeden? Hukuk. Ya kaybedilen? Sur’daki insanlar.

Abdullah Demirbaş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruyor. AİHM koridorlarında olayı duyan herkes, aynı kanıda:

"Türkiye’de demokrasi yok".

Baştan sona yüz karası.

Geciken hukuk, hukuk değildir, kuralı yine işliyor. Yüksek yargı organları türbanla ilgili olarak seslerini yükseltiyor, AKP’ye karşı çıkıyor. Doğru. Ama geciken kararlarıyla, AKP’nin ekmeğine yağ sürüyor.

Şu Sur skandalının neresi hukuk?
Yazarın Tüm Yazıları