Avrupa ile birbirini dinleme zamanı

VİYANA’da, geçen hafta bir gösteriye denk geldim. Aşırı sağcı partinin düzenlediği bir yürüyüştü. Avusturya’nın Avrupa Birliği’nden çıkmasını istiyorlardı. Avrupa aşırı sağı, neo nazi örgütleriyle birlikte Avrupa Birliği’ne karşı en popülist sloganlarla karşı çıkarken, yabancı düşmanlığını pompalıyor.

Bu düşmanlıktan en fazla nasibini alan ülke Türkiye. Avrupa kamuoyu Türkiye’yi AB’de görmek istemiyor. Avusturya ise kamuoyu araştırmalarına göre, Türkiye’nin AB üyeliğine en fazla karşı olan ülke. Oysa Türkiye’de, Avrupa ile ilişkilerin rayında gitmemesinin tek nedeni Sarkozy imiş gibi gösteriliyor. Bu hiçbir şey yapmamanın gerekçesi haline getiriliyor bana göre.

Avrupa Birliği içinde Türkiye’nin üyeliğine şüphe ile bakan başka ülkeler de var, onları ikna etmek, diyalog kapılarını aralamak için yeterli gayret sarfediliyor mu? Avrupa ile ilişkileri sadece teknik müzakere çerçevesinde sürdürmek mümkün mü?

Avusturya örneğin. Avusturya kamuoyundaki bu şüpheleri gidermek bizi hiç mi ilgilendirmiyor?

Avusturya Türkiye’nin üyeliğine neden karşı çıkıyor?

Bu soruyu, Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik’e, Viyana’da Dışişleri Bakanlığı’ndaki ofisinde yaptığımız sohbette soruyorum.

"Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler çok karmaşık ve birçok hususu içeriyor. Avusturya’nın Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu söylemek yanlış. Bu tip basitleştirmelere karşı hepimizin mücadele etmesi lazım" diyor Plassnik, "Biz Avrupa Birliği üyeliğini adım adım bir yaklaşım olarak değerlendiriyoruz. Bizim hükümet programımızda açıkça, ’Türkiye ve halkının Avrupa Birliği değerleri ve standartlarına kavuşmasına öncülük etmek bütün Avrupa hükümetlerinin yararınadır’ diyoruz."

Buna rağmen, Türkiye ile Avusturya arasında son iki yıldan beri göze görülür bir soğukluk var.

Nedenlerinden biri de Avusturya’nın Türkiye’ye imtiyazlı ortaklık teklif etmesi mi?

* * *

PLASSNIK
, "imtiyazlı ortaklık" deyimini kabul etmiyor. "Benim söylediğim bu değil" diyor. Evet, Plassnik, müzakere sürecinin açık uçlu olmasında ısrarcı. "otomatik" üyeliğe karşı olduğunu gizlemiyor, "Bu müzakere sürecinin biz de tarafıyız. Hedefler ortak anlaşmalarla belirlenmeli. Müzakere sonuçlandığında, her iki taraf da ilişkinin niteliğine karar verecek durumda olmalı. Bu katılım mı olur, yoksa hukuki çerçeveye sahip özel bir ortaklık mı ona karar verebilmeli. Bu gerçekçi bir yaklaşımdır, bu konuda dikkatli ve açık olduğumu düşünüyorum."

* * *

AVUSTURYA
Dışişleri Bakanı, uzun bir aradan sonra 22 Nisan’da Türkiye’ye geliyor. Bu ziyarete çok önem veriyor. "Ülkelerimiz arasındaki turistik ilişkilere, insani ilişkilere bakın, ne kadar iyi durumda. İlişkilerin iyi olması için burada yaşayan binlerce Türk’ün gayretlerine bakın. Bu ülkelerimiz arasındaki doğal bağdır. Birbirimizi daha iyi tanımaya devam etmeli, duygusallıkların ötesine geçmeliyiz, çünkü duygusallık ilişkinin sadece bir parçasıdır. Benim somut önerim şu, birbirimizin endişelerini ciddiye alalım, birbirimizi suçlamaktan kaçınalım ve diyalogumuzu derinleştirelim."

Avrupa Birliği siyasi liderliğe bağlı bir süreç.

Bu sürecin devam etmesi hem Türkiye hem de Avrupa’daki siyasiler açısından çok zor. Çünkü popÜlizm daha çok oy getiriyor, fakat halkın zararına işliyor.
Yazarın Tüm Yazıları