Bakan eşleri üniversiteye giremeyecek

HÜRRİYET yazı işlerine dün ulaşan haberler türban konusunda MHP ile AKP’nin nihai bir anlaşmaya vardıklarını gösteriyordu.

Buna göre türbanını, "Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) fiyongu" ile çenesinin altında bağlayanlar üniversitelere serbestçe girebilecekler. Bildiğimiz klasik türban şeklinde bağlayanlar ise giremeyecekler!

Böylece dünya tıp tarihine de ilginç bir katkı yapmış oluyoruz. Gerçi konunun tıpla bir ilgisi yok ama olsun.

Yazı işlerindeki arkadaşlarla "kanun koyucunun niyetini" tartışırken ortaya çıktı ki Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın eşleri, üniversiteye gitmek isterlerse örtülerini bağlama biçimlerini değiştirmek zorunda kalacaklar.

Bu durumda hükümetteki türbanlı bakan eşlerinden bir tek Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın eşi Ahsen Hanım’ın üniversitede okuyabilmesi mümkün olacak.

Öyle görünüyor ki türban tartışması, şimdi bu bağlama biçimi nedeniyle de hükümetin başını ağrıtacak.

Bu sefer "türban cephesinin" eleştirilerini göreceğiz. Bakalım, hükümet bu eleştirilere karşı nasıl bir tutum izleyecek?

Başbakan’ın herkesi ve öncelikle medyayı "sorumlu davranmaya ve toplumsal barışı güçlendirmeye" çağırdığını da kaydedelim.

Bu konuyu bu şekilde gündeme getirerek, toplumsal barışı kendisinin tehlikeye attığını hatırlatmış olayım.

Düşünceyi cezalandıran ülke

İZMİR’de, önceki yıl düzenlenen bir toplantıda Atatürk’ten söz ederken "Bu adam" dediği iddia edilen Prof. Dr. Atilla Yayla, 1 yıl 3 ay hapis ile cezalandırıldı ve cezası ertelendi.

Prof. Dr. Atilla Yayla ile konferansta yaptığı konuşma çerçevesinde aynı fikirde olmadığımı belirteyim öncelikle.

Kendisi hakaret kastının olmadığını, Atatürk ile ilgili kötü sözler söylemediğini de savunmasında belirtiyor.

Mahkeme eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk’un 9 sayfalık sanık lehindeki görüşünü de dikkate almamış.

Yargılamanın nasıl yapıldığı ile ilgili söyleyebileceğim bir şey yok. Eminim ki yargıçlar bu kararlarını verirken yasalar ve vicdanları ile hareket ettiler.

Sorun da bu zaten.

Bir şiddet eylemine dönüşmeyen bir fikri cezalandıran bir yasal düzenimiz var.

Bir yandan AB üyesi olmaya çalışıyoruz, diğer yandan yasalarımız düşüncesi nedeniyle insanların cezalandırılmasına yol açıyor.

Prof. Dr. Yayla’nın bu konuşmayı yaptığı toplantının konusu da şuydu: "AB ve Türkiye ilişkilerinin toplumsal etkileri!"

Hükümet, gerçekten özgürlüklerin kullanımını genişletmek istiyorsa yola buradan çıkmalıydı.

Yasalarda, düşünceyi yasaklayan hükümler olduğu gibi dururken, özgürlük sorununu sadece türbana indirgemiş olması, hükümetin bu konudaki samimiyetinin derecesini de gösteriyor.

Terim’in maaşı herkese dert olmuş

SPORDAN sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu, Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim’in maaşını açıkladı.

Terim’in aylık maaşı 135 bin YTL imiş.

Dün baktım bazı internet sitelerin bu konuda anketler yapılıyor, Terim’in aldığı maaş eleştiriliyor.

Belli ki birçok kişi Futbol Federasyonu’nu, bir devlet kuruluşu zannediyor. "Bizim vergilerimizle bu kadar para ödenir mi" yorumları yapanlar bile var.

Bu kişilerin bilmediği şey şu ki Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) kuruluş kanununun 1. maddesi, bu organizasyonun bir "özel hukuk tüzel kişiliği" olduğunu yazıyor.

Gelirlerini kendisi yaratıyor, bütçesini kendisi hazırlıyor, kendisi harcıyor, harcamalarını da genel kurul denetliyor.

Yani kimsenin üzülmesine neden yok, TFF kimsenin vergisini dağıtmıyor!

Öte yandan Fatih Terim’in maaşını sorgulayanlar, mesela Zico’nun, Feldkamp’ın ne kadar maaş aldığını biliyorlar mı?

Terim ayarındaki bir teknik direktörün Avrupa’daki piyasa değerini de büyük olasılıkla bilmiyorlar.

Terim’in maaşı konusunda bu kadar hassasiyet gösterenlerin, kafalarını kumdan çıkartıp bir etraflarına bakmalarında yarar var.

Kamu kaynakları nerelere saçılıp, savruluyor? Hassas olmamız gereken konu bu.

Bir özel kuruluşun, sözleşmeli personeline ne ödediği değil.
Yazarın Tüm Yazıları