Kar altında cuma namazı

GEÇEN cuma Uludağ.

300 kişilik cami dolunca, Uludağ’a kayak yapmaya giden tatilcilerin bir bölümü ile otellerde çalışan personelin bir bölümü cuma namazını eksi üç derecede karlar altında kılıyor.

Otel çalışanları, "böyle bir manzarayla ilk kez karşılaştıklarını" söylüyor. Onlar kar manzarasına alışık, karlar altında kılınan namazlara değil.

Bu fotoğraf ve haber Milliyet’te yayınlanıyor. Kayak yapmaya, Uludağ’a gidenler cuma namazını eksi üç derecede, karlar altında kılacak kadar özveri gösterdiklerine göre, bu merak onlarda ne zaman uyanıyor? Kim bunlar? Üç olasılık var:

1-Kayak yapanlar belli gelir grubunda. Onların cuma merakı, namazı eksi üç derecede karlar altında kılacak kadar ileri değil. Aniden fışkıran bu adet, iktidara yaranma merakı. Toplumsal sırnaşıklık. Hem kendileri, hem iktidarın kendisi için aldatıcı ve tehlikeli./images/100/0x0/55ea75d5f018fbb8f88168f1

2-AKP kendi sermaye sınıfını yaratıyor. Artık onlar da, bir zamanlar kendilerini yabancı hissettikleri ve dışlandıkları mekanlara gitmeye başlıyor. O grubun yaşam tarzı değişiyor. Ürkekliklerini üstlerinden atıyor.

3-Ya da ikisi birden, karlar altında namaz kılanlar hem iktidar sırnaşıkları, hem AKP’nin yeni tip insanları.

Bu sıradan bir fotoğraf değil. Türkiye’nin değişen sosyolojik manzarasını yansıtıyor. İslam değerlerinin giderek ağır bastığı bir manzarayı.

Türbana serbestlik tanıma, bu değişimin en çarpıcı simgesi, göstergesi.

70’lerdeki sağ-sol kutuplaşmasından sonra

HUKUKÇULAR, "aman çok tehlikeli" diye uyarıyor. Son numara, türbanla ilgili Anayasa değişikliğini referanduma sunmak.

Tehlikeli olmasının yanı sıra, öğrenim özgürlüğünden hareketle, Anayasa hukukçuları, "temel haklara ilişkin referandum olmaz" görüşünde birleşiyor.

Buna rağmen, AKP referandumu kendi içinde tartışıyor. Türbanda serbestliği halkın yüzde 70’i istediğine göre, AKP "bizim elimiz güçlü" havasında. Yani, referanduma gideriz, bu laikçilere de hadlerini bildiririz, hesabında.

Aynı anda, türbana dönük herhangi bir yargı yolunun önünü kapatmak da, hesaplar arasında. 22 Temmuz sonrası, referandumla seçimden sonra, güç tazeleme hırsı.

AKP’deki kaygı, "referanduma kadar geçecek 45 günlük sürede, herkes birbirine daha da fena girecek" yönünde.

Aklı başında hukukçuların ikinci itirazı burada. Zaten yay gibi gerilmiş toplumu, referandumla iyice germek.

Cumhurun başı olan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise, referandumu savunuyor. Cumhuru böleceği, kutuplaşmanın daha da sertleşeceği bir yöntemi savunmak, bir Cumhurbaşkanı için çok talihsiz.

1970’lerdeki sağ-sol çatışmasından yaklaşık kırk yıl sonra, Türkiye kendi içinde ve hiç bir dış etken olmadan, ilk kez böylesine toplumsal bölünme eşiğinde.

Huzurunuzda AKP iktidarı.
Yazarın Tüm Yazıları