Anayasa'nın 'yalan' maddesi

ÖYLE anlaşılıyor ki, türban konusu Anayasa’ya girecek.Başbakan, bunu şahsi bir inat haline getirdi.

Elinde yüzde 46.5’lik oy var.

Dolayısıyla bu şahsi inadı, "demokratik kılıfa" uydurabilir.

Benim arkamda yüzde 46.5 yok.

Ama içimde sağduyu var.

İşte o sağduyuya güvenerek şu gördüklerimi son bir defa kayda geçirmek istiyorum.

İsteyen dinler, istemeyen dinlemez.

* * *

Şuna kesinlikle inanıyorum.

Türban konusunu Anayasa’ya sokmadan, pratik yoldan çözmek mümkündü.

Başbakan bu yolu denemedi bile...

Bu çok önemli.

Bunu yapmaması, bende, türban konusunu çözmekten çok, rövanşa çevirmek gibi bir duyguyla hareket ettiği izlenimi yarattı.

İkinci gözlemim şu:

Türbanın Anayasa’ya sokulması, onu "türban özgürlüğü" olmaktan çıkarıp, "türbana anayasal teminat" haline getirdi.

İkisi arasında ne fark var diyenler olabilir.

Çok var.

Çünkü "teminat", dini bir konunun Anayasa’yla teminat altına alınması anlamına geliyor.

Bu haliyle de, ister istemez bir "rejim tartışmasına" yol açacaktır.

* * *

Ama bundan daha önemli bir şey daha var.

Türbana anayasal teminat getirilmesi, siyasi flama haline getirilmiş bu dini simgenin, ilk ve orta eğitime, oradan da devlet dairelerinde çalışma iznine kadar gidecek yeni bir süreci başlatacaktır.

Buna kimse mani olamaz.

"Bugün böyle bir talep yok" denmesine de bakmayın.

O talep daha şimdiden var ve yarın Erdoğan’ın kapısını daha kuvvetli çalmaya başlayacaktır.

Bunları öngörmek için siyasi müneccim olmaya gerek yoktur.

Daha dün TBMM Anayasa Komisyonu üyesi AKP Konya Milletvekili Hüsnü Tuna, hedeflerinin türbanı kamusal alanda da serbest bırakmak olduğunu söyledi.

Bu sürecin sonu, eğitimin ve kamunun her alanında türbanı serbest bırakmak ve böylece Cumhuriyet’in kadın imajını 100 yıl geriye götürmektir.

* * *

Ama son türban tartışmasında en ağırıma giden şey, AKP’nin erkek siyasetçilerinin bunu bizlere ve özellikle de kadınlara, "kadın-erkek eşitliği" kılıfıyla yutturmaya çalışmasıdır.

Bu yaklaşım, büyük bir hipokrisi örneği olarak siyasi tarihimize girecektir.

Anayasalar bir toplumun "dürüstlük metinleri"dir.

Böylesine büyük bir yalanı Anayasa’ya soktuğunuz zaman, yalan Anayasa’nın maddesi haline gelir.

Ben şuna inanıyorum.

Türbanın Anayasa’ya sokulması, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, yıllardır taşıdığı bir "misyon" duygusunun tezahürüdür.

Yani toplumsal değil şahsidir.

MHP de, kendince doğru bildiği bir şeyi yapmaktadır.

Türban son yıllarda mazisinde dini motifler olan siyasetçiler tarafından öylesine kötü şekilde istismar edildi ki, bu kozu onların elinden alıp "siyasi mücadeleyi eşitlemek" gereği ortaya çıktı.

Ama onlara da şunu söylemek isterim.

Dini motifler bir kere istismar edilmeye başladığı zaman bunun sonu yoktur.

Anayasa’nın türban maddesinin kabul edildiği gün bunu hep birlikte göreceğiz.

Nasıl "dindar cumhurbaşkanı seçtirmek" teması insafsızca kullanıldıysa, gündemimize daha birçok yeni dini istismar konuları sokulacaktır.

Bir cumhuriyet, işte böyle rayından çıkarılır...

Liberal aydınların da şunu çok iyi görmesi gerekirdi.

Dini motiflere en masum gibi görünen "özgürlükleri" isteyen Başbakan, nedense aynı hoşgörüyü, "Türbanı Anayasa’ya sokmayın" diye yazı yazan üç beş köşe yazarına gösterememektedir.

Siyasetimizde "dini istismar" yarışı başlamıştır.

Sonumuz hayırlı olsun.
Yazarın Tüm Yazıları