AKP eleştirisi eşittir darbe çağrısı

HABER bir:

Lisede öğrenciler namaz kılıyor.

Bu yönde çıkan kim bilir kaçıncı haber bu. Kız ya da erkek öğrenciler şu ya da bu okulda namaz kılıyor. Bir gösteriye yedi/sekiz yaşındaki kız öğrenciler türbanla çıkıyor. Sahnede dualar okuyarak, canavarı kovuyor.

Lisede öğrenciler namaz kılmasın da, gidip kötü alışkanlık mı edinsin, gibi masum itirazlar.

Haber iki:

İstanbul Bayrampaşa’da bir spor merkezi kuruluyor. Her şeyi var, modern bir spor tesisi. Orada kadınlar ve erkekler ayrı salonlarda spor yapıyor.

Spor yapan türbanlı ve başı açık kadınlara soruyorlar, verdikleri yanıtlar aynı: "Eskiden spor yapamıyorduk, şimdi artık rahat rahat spor yapıyoruz". Eğer, eskiden spor yapıyorlarsa, sanki kendilerini rahatsız eden bir olay varmış gibi. Rahat spor yapmak gibi, masum gerekçeler. Harem-selamlık, yavaş yavaş.

Haber üç:

Sudan’ın eli kanlı diktatörü, şeriatçı devlet başkanı Türkiye’yi resmi ziyaret ediyor. Bu haber dünya basınında manşetlerde dolaşıyor. Türkiye yerin dibine batırılıyor. Eleştiriler karşısında, "bize kim karışabilir, biz Sudan’la ticaretimizi geliştiriyoruz" gibi masum savunmalar.

Haber dört:

Türban, ille de türban yasağını kaldıracağız kavgası.

MASUMİYET OYUNLARI

Atılan her adımın arkasında, sinsi bir yaklaşım var. AKP’ye hoşgörüyle yaklaşanlar bile artık, "acaba, nereye gidiyoruz" kaygılarını daha sık dile getirmeye başlıyor.

Belli bir rahatsızlık, toplumda hızla yayılıyor. AKP’ye duyulan güvensizlik tepkiye dönüşürken, tepkinin frekansı yükseliyor, şiddet kazanıyor.

Buna karşılık, yine planlı denebilecek bir manevra devreye giriyor.

AKP’yi eleştirmek askere çağrı gibi algılanıyor. AKP’yi eleştirmek eşittir askere çağrıda bulunmak gibi bir denklem kuruluyor.

Bu AKP yandaşlarının su götürmez cambazlığı. Tayyip Erdoğan da bu denklemi her fırsatta kullanıyor. Böylece, onlara yönelik eleştiriler insafsız ve demokrasi dışı oluyor. Aynı masumiyet oyunları.

AKP’yi demokrasi adına eleştirmek neredeyse suç. Eleştiri-darbe çağrısı denklemi, aslında toplumsal muhalefeti sindirmek kurgusu.

Bu kurgu, "Türkiye nereye gidiyor" kaygılarını biraz daha biriktiriyor. Erdoğan’ın hırçın nutukları birikimi katlıyor.

Kuş gribi, avlanmaya hemen yasak

ZONGULDAK Çaycuma’ya bağlı Saz Köyü’nde kuş gribi görülüyor.

Eyvah, burası sulak alan. Eyvah, mevsim su kuşlarının göç zamanı. Kuş gribi virüsünü bu göçmen kuşlar taşıyor.

Kuş gribi geçen yıl Van’da başlıyor. Tipik bizim tarzımız, hastalık önce saklanıyor, kısa sürede Türkiye’ye yayılıyor, ülkenin en önemli sağlık ve gıda sorununa dönüşüyor. Yurt dışı ilişkilerimizi bile etkiliyor.

Neden yayılıyor? Çünkü, o tarihte sulak alanlarda avlanma devam ediyor. Avlanacağını hisseden göçmen kuşlar başka sulak alanlara uçarak, kuş gribini o yerlere taşıyor. Bu yıl geçen yıldan ders almak gerekiyorsa:

Geçen yıl avlanma yasaklanmadığı için, kuş gribi yayılıyor, şimdi yapılması gereken ilk iş, yayılmayı önlemek için, avlanmayı yasaklamak gerek.

Avlanma yasaklanmadığı sürece, biz şu, şu önlemleri alıyoruz demek, hikaye. Görev Tarım Bakanlığı’na düşüyor.
Yazarın Tüm Yazıları