’Söylemek’ değil ’yapmak’ makamı

BANKACILIK Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Tevfik Bilgin, bankaların memur maaşları için promosyon yarışına girdiklerine dikkat çekti ve "Yarış kontrol dışına çıktı, bu bankaların bünyesine zarar verir, seyirci kalamayız" dedi.

Bankacılık, hiç kuşku yok ki bilimsel mesleki bilgi kadar, yaratılan güvene de ihtiyaç duyulan bir alan.

Yaşadığımız bankacılık skandallarından sonra bu güveni korumamızı sağlayacak kuruluş da BDDK.

Paralarımızı bankalara koyduktan sonra rahat uyuyoruz; çünkü biliyoruz ki, eskiden olduğu gibi bankaların içi hortumlanırsa, bankaların kaynakları geri dönmeyecek şekilde harcanırsa, kanun, BDDK’nın buna izin vermemesini emrediyor.

Ancak bir süredir BDDK Başkanı’nın bu güveni zedeleyecek derecede çok konuştuğuna tanık oluyoruz.

Yakın geçmişte bazı bankacıların maaş ve primlerinin yüksekliğinden yakınmış, bunun sisteme zarar vereceğini ve "göz yummayacaklarını" söylemişti.

Şimdi de "promosyon yarışına" göz yummayacağını söylüyor.

BDDK, "söylemek" yerine "yapmak" eylemini tercih etmesi gereken bir kurum.

Ve yapacaklarını da, sisteme güveni sarsmamak, bankalar arasındaki rekabeti etkilememek için "gizli" olarak yapmalı.

BDDK Başkanı, bence şuna dikkat etmeli: Gazetelerde, televizyonlarda ne kadar az boy gösterir ve ne kadar az konuşursa işini o kadar iyi yapıyor demektir!

Çünkü bulunduğu makam, şikáyet etme yerine yasanın gereklerini yerine getirme yeridir.

El Beşir sevgisinin nedeni

SUDAN Devlet Başkanı El Beşir, dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün misafiriydi.

Gül’ün "misafiri" diyorum ama bu benim misafirim olmasıyla aynı şey değil.

"Cumhurbaşkanı’nın misafiri" demek, "Türkiye Cumhuriyeti’nin misafiri" demek çünkü!

Söz konusu misafir, çağdaş dünyanın saygın kurumlarının büyük çoğunluğu tarafından "soykırım" ile suçlanıyor. Darfur’da, 200 bin kişinin ölümü ve 2 milyondan fazla insanın yerinden, yurdundan sürülmesinin suçlusu.

"Soykırım" tanımını ağır bulanlar, daha yumuşak "etnik temizlik" kavramını tercih ediyorlar.

Yanında Sudan İnsani Yardım Bakanı da geliyor mu, gazetelerdeki haberlerden bir ipucu bulamadım. Ama büyük olasılıkla gelemiyordur; çünkü kendisi hakkında uluslararası mahkeme tarafından verilmiş, 51 ayrı savaş suçundan tutuklama kararı var!

Dünyada kimsenin yüzüne bakmadığı, temas kurmadığı ve bir insanlık suçlusu olarak gördüğü El Beşir’i, hatırlayacaksınız Başbakan bizzat memleketine kadar gidip ziyaret etmişti.

Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in de, Sudan’dan gelen ziyaret taleplerini Dışişleri Bakanlığı uygun görmediği için geri çevirdiğini biliyoruz.

Abdullah Gül de o tarihte o bakanlığın başındaydı, onu da hatırlarsınız.

Şimdi ne oldu da herkesin soykırımcı olarak tanımladığı birisi Çankaya’da ağırlanıyor, askeri törenlerle karşılanıp uğurlanıyor?

El Beşir’i tanımayanlar için bir küçük not daha vereyim: Kendisi 1991 yılında, darbeyle ele geçirdiği Sudan’a şeriat rejimini getiren kişidir aynı zamanda.

Bu sıcak ilişkinin nedeni de acaba böyle bir "kardeşlik" ilişkisi mi, diye düşünmeden edemedim.

Biz gerçekten zayıf insanlar mıyız?

İNTERNETTE, video paylaşım sitesi youtube.com’a girmek istediğinizde birkaç gündür karşınıza şöyle bir yazı çıkıyor:

"Bu siteye erişim engellenmiştir. Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesi, 17/01/2008 tarih ve 2008/55 No’lu kararı gereği bu siteye erişim engellenmiştir." Bu cümle ayrıca İngilizce olarak yeniden tekrarlanıyor.

O bozuk cümlenin İngilizcesinin neden yazıldığını da anlayamadım.

Çünkü söz konusu yasak sadece Türkiye için geçerli.

Öte yandan "ille de youtube’a bakacağım" diyen bir Türk için de öyle aman aman bir engel yok.

Bir, bilemediniz iki dakikada halledeceğiniz bir işlemle sanki "yabancıymış gibi" bu siteye girebilir, istediğiniz her şeyi seyredebilirsiniz.

İnternetin kendine özgü demokratik ortamı, bu tür yasakları kolayca aşmanızı da sağlıyor çünkü.

Bir tür devekuşu yasağı yani! Başınızı kuma sokunca, her şeyi görmeniz yasaklanmış oluyor!

Ayrıca şöyle bir durum da var tabii: Yasaklanan şeyi bir tek bizim görmemiz yasak; çünkü biz Türkler çok zayıf insanlarız. Her gördüğümüzden etkilenir, kolayca dinden döner ya da Atatürk düşmanı oluruz. Çıplak bir resim görmeyelim, ahlakımız anında bozulur, tecavüz edecek insan ararız!

Gerçekten öyle miyiz? Öyle değilsek, bu yasakçılık nedir?
Yazarın Tüm Yazıları