Mübarek’e Süleyman beyin selamını götürdüm (!)

Mısır Devlet Başkanı Mübarek’e beyaz bir yalan söyledim. Yakın arkadaşı olduğunu bildiğim, Süleyman Demirel’den selam götürdüm. Oysa, böyle bir selam mesajı yoktu. Bu yalanın nedeni de, sarayın protokolundan kurtulabilmekti. Mübarek, Süleyman beyin adını duyunca ne dedi biliyor musunuz?

Haberin Devamı

Bazen protokol veya liderleri çevreleyen halkalardan kurtulmak için, beyaz yalan söylemek gerekiyor. Şimdiye kadar birkaç defa başıma geldi, ancak böylesi ilk defa oldu.

 

Mısır Devlet Başkanı Mübarek ile randevum vardı. Tam içeri girerken enformasyon bakanı geldi ve “buraya sadece fotoğraf makinası girer, kamera olmaz” dedi.

 

Şaşkına döndüm. Oysa tüm ayarlamaTV söyleşisi ve POSTA için yapılmıştı. Baktım,kurtulamayacağım, sesimi çıkartmadım. Yapacağımı biliyordum.

 

İçeri girince, açıkça beyaz bir yalan attım. Süleyman Demirel  ile iyi arkadaş olduklarını biliyordum. “Sayın Başkan, Süleyman beyin size selamını getirdim” dedim. Herhalde Süleyman bey beni affeder. Başka türlüMübarek’in gözlerinin parlamasını sağlayamayacağımı biliyordum.

 

Haberin Devamı

Nitekim, bu girişten sonra kameramı da içeri aldım ve 2 dakikalık fotoğraf çekimi sahnesi, 15 dakikalık bir söyleşiye dönüştü. Merakettiğim de, 1998’de Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması öncesindeki arabuluculuk çabasıydı.

 

Demirel  ile Hafız Esad arasında gidip gelip arabuluculuk yapmış ve savaşı önlemişti. Sonunda da Öcalan Şam’dan  atılmıştı.

 

Mübarek, sanki o günleriyaşar gibi anlattı. Hele Ankara’dan ayrılıp doğruca Şam’a geçisini ve Hafız Esad’a söylediğisözü hatırladı:

 

Bu adam için Türkiye ile savaşmaya değer mi? Türkler çok ciddiler” deyip Ankara’da kendine verlen 10 maddelik istek listesini Suriye Devlet Başkanının önüne koymuş.

 

Bunları oku, kararını ver, dedim ve ayrıldım. Kahire’ye inerken haber geldi. Hafız kabul ediyormuş. Ancak bu defa Demirel’e ulaşamadım.Arıyorum, arıyorum bulamıyorum. Kendi kendime zarar yok, dedim. Bir savaşı önlemiştim. Bu da bana yeterdi” dedi.

 

Haberin Devamı

Enunutamadığı sahne, Hafız Esad’ı Şam havaalanına getirtip, Türkiye’nin listesini vermesi ve Hafız’ın gözlerindeki kaygı işaretiymiş.

 

Mübarek, 1998’de yaşanan bu olayı kolay kolay unutamıyor. Hikayesini bitirdiği sırada, aşağıdan koşarak geldiler. Cumhurbaşkanı Gül’ün korteji yaklaşıyormuş. Hemen yerinden fırladı ve son sözü “Süleyman beye benden de selam götürün. Çok severim. Önemli devlet adamıdır” dedi.

 

Bu “selam” vallahi doğru. Mübarek’in sesi banda kayıtlı...

                                             

*                               *                               *

 

GÜL’ÜN KAHİRE SEFER-İ – HÜMAYUNU

 

Cumhurbaşkanı Gül verdiği sözü tutuyor. Bir başladı, tam başladı. Daha dün Amerika’da idi. Bugün Mısır’da, yarın Suriye’ye gidecek. Ben ise merakla, AB başkentlerini ziyaret edeceği günleri bekliyorum. Avrupa’ya ilk açılımını, Strazburg’da Avrupa Konseyi’ne giderek yapmıştı. Şimdi sırada Avrupa Birliği var.

 

Haberin Devamı

Karla kaplı, insanı donduran bir havada Ankara’dan kalkıp 1 saat 45 dakikalık bir uçuştan sonra, ılıman bir Kahire’ye inmenin keyfi de başka oluyor.

 

“Akdeniz’in iki büyük ülkesinin buluşması” demek daha doğru olur. Mısır, Arap dünyasının lideri konumunda ve bunu kaybetmemeye çok dikkat ediyor.

 

Kahire’deki ilgiyi görünce, aklıma 17 Aralık 2004’teki doruk toplantısı geldi. Brüksel’deki basın merkezi birbirine giriyordu. AB medya yetkilileri “Ne oluyor anlayamadık. Şimdiye kadar böylesine çok Müslüman ülke gazetecisi yığılmadı” diyor, şaşkınlıklarını saklayamıyorlardı.

 

Araştırdım, 200’e yakın Müslüman ülke kökenli gazetecinin akredite olduğunu gördüm.İşte o zaman, Türkiye’nin tam üyeliğinin İslam dünyası açısından ne anlama geleceğini daha iyi görmüştüm.

 

Haberin Devamı

Sonradan, “bizler de unuttuk, onlar da unuttular herhalde” diyordum ki, Kahire temasları ortaya farklı bir manzara çıkarttı.

 

Onların da ümitleri azalıyor.

 

Sarkozy ve Merkel’in muhalefeti, soru işaretlerini arttırmış. Yine de “Mutlaka gerçekleşmeli. Türkiye mutlaka tam üye olmalı. Müslüman bir ülkenin AB’de bulunması, sesimizin duyulmasına yol açacaktır” deniyor.

Yazarın Tüm Yazıları