İktidarları eleştiriler değil yandaşların şak şakları yıkar

BİR ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı... Bakanlarının, milletvekillerinin bir ikisi dışında hemen tümü...

Eğer opera, bale ve klasik Batı müziği izlememişse, izlemiyorsa, o ülkenin kültür düzeyi mümkün değil yükselmez.

Ve o ülke tıpkı bizim gibi vıcık vıcık bir kültür yozlaşmasına uğrar.

İşte böyle bir ülkede çok büyük çoğunluk da Fazıl Say’ı, onun ruhundaki travmaları anlayamaz.

Ve oturduğu yerde Başbakan Erdoğan’ın lütfuyla milletvekili olan eski şarkıcı, ünlü dizilerin yapımcısı Osman Yağmurdereli de kalkar Fazıl Say için şöyle der:

"Bu kardeşimizin acaba hangi CD’si Türk halkı tarafından beğenilip rağbet gördü, çok sattı, hangi klasik bestesi? Ne yaptı da bu kadar şöhretli oldu?"

Ben biraz Osman Bey kardeşime Fazıl Say’ın ne yaptığını anlatayım.

Fazıl Say bir dünya sanatçısıdır.

Yılda ortalama 130-140 konser verir. Bu konserlerin sadece 10’u, 15’i Türkiye’dedir. Gerisi dünyanın dört kıtasındadır.

Piyano virtüözü olarak dünyanın en önde gelen sanatçılarından biridir.

2008 ve 2009 konser takvimi bugünden dolmuştur.

Bu konserlerinin çoğunda sanatçıya dünyanın en ünlü orkestraları ve şefleri eşlik eder.

* * *

Osman Bey’e anlatmaya devam edelim.

36 yaşındaki sanatçının 25 klasik bestesi, 9 albümü, 15 tane de uluslararası ödülü var.

Fazıl Say dünyanın dört bir yanındaki konserlerine yetişebilmek için günlerini uçaklarda ve havaalanlarında geçirmek zorunda kalıyor.

En büyük sıkıntısı ise vizeler.

Avrupa’nın birçok ülkesi kendisine pasaport vermek için can atıyor.

Ama o "Ben Türk’üm, bütün vize zorluklarına katlanırım, çünkü dünyayı ay yıldızlı pasaportla dolaşmak istiyorum" diye bu önerileri yıllardan beri geri çeviriyor.

Osman Yağmurdereli sanatçı hakkında daha geniş bilgi edinmek istiyorsa bunu internetten, ansiklopedilerden ve arşivlerden kolayca elde edebilir.

Belki o zaman "Ne yaptı da bu kadar şöhretli oldu" gibi ucuz ve anlamsız sözler sarf etmez.

Osman Bey kızmasın, Fazıl Say’a teşekkür etsin.

Keşke Fazıl Say gibi bir iki kişi dışında öteki sanatçılarımız da ülke için duydukları endişeleri dürüstçe söyleyebilseler.

Ülkemizin ortaçağ karanlığına sürüklenmesine karşı çıksalar.

Hiç kuşkunuz olmasın sanatçıların tepkisi her iktidarı inanılmaz şekilde etkiler.

* * *

Bence Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a yakın olan gazeteci arkadaşlarımıza da büyük görevler düşüyor.

Bu arkadaşlarımız onların masalarına oturabiliyorlar.

Uçaklarına biniyorlar.

Onlarla konuşabiliyorlar.

Bu az buz bir mazhariyet değildir.

Onlara düşüncelerini söyleyebilirler, eleştirilerini yöneltebilirler.

Laik, demokratik cumhuriyetin vazgeçilemezliğini anlatabilirler.

Bunu yaparlarsa hem sempati besledikleri iktidara iyilik etmiş olurlar, hem de daha az hata yapmasını sağlarlar.

Örneğin Cumhurbaşkanı’na AKP’nin noteri olmadığını, 70 milyonun cumhurbaşkanı olduğunu anımsatabilirler.

Bir iktidarı eleştiriler değil, yandaşlarının şak şakları yıkar.

Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Yazarın Tüm Yazıları