Bir Barzani portresi

KİMSENİN altından kalkamayacağı kadar büyük laf etmemesi gerektiğini 9 Nisan 2007 tarihinde söylerken biliyoruz Başbakan Tayyip Erdoğan yerden göğe haklıydı. Bu sözün hedefi de Irak’ın kuzeyindeki bölgenin Başkanı Mesud Barzani’den başkası değildi.

Önceki gün Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi ile birlikte düzenledikleri basın toplantısında Mesud Barzani’yi gördük. Türkiye’nin Kuzey Irak’taki Kandil Dağı dahil, PKK yuvalarına yaptığı hava harekatı ardından söyleyebildiği, "Bu olayı şiddetle kınıyoruz. Sivil yerleşim yerleri de bombalandı. Çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetti"den ibaret idi.

Oysa aynı Mesud Barzani’nin özellikle içinde bulunduğumuz 2007’de söyledikleri hálá hafızalardadır. Örneğin Le Monde gazetesinde 16 Şubat 2007 tarihinde yayınlanan demecinde, "Türklerin saldıracağına, sınırı geçeceklerine bile inanmıyorum. Bunun sonuçlarını anlamış olduklarına güvenim var. Bu konuda tavize hazır değiliz ama öyle bir şey olursa çiçeklerle karşılanmazlar" diyordu.

Daha sonra NTV’nin sorularını yanıtlarken 26 Şubat 2007 günü, (Türkiye’nin) "sınırı aşan bir operasyonu(nu) kabul etmemiz ve oturup seyirci kalmamız mümkün değil" demişti.

Türkiye’deki yetkililer bu sözleri yanıt vermeye değer bulmayıp ses çıkarmayınca Barzani, Kerkük’ün statüsüne Türkiye’nin ilgi göstermesini bahane ederek 7 Nisan 2007 günü El Arabiya televizyonuna "Eğer Türkiye Kerkük’e müdahale ederse biz de Diyarbakır’a ve diğer kentlere karışırız" demişti. Hatta o mülakat sırasında gazetecinin "Ancak Kerkük’te Türkmenler var. Türkiye’nin soydaşlarıyla ilgilenmesi..." diyerek bir soru sormak istemesi üzerine sözünü kesip, "Türkiye’de de 30 milyon Kürt var. Ama biz onların işine karışmıyoruz (...) Biz de o zaman Türkiye’deki 30 milyon Kürt için harekete geçeriz" diyecek kadar ölçüyü kaçırmıştı.

Başbakan Erdoğan, yazının başında sözünü ettiğimiz uyarıyı işte bu küstahlık karşısında yapmak gereğini duymuştu. Ama Barzani o sırada "Arkamda koskoca ABD var" diye düşündüğü için bu uyarıya aldırış etmemiş, 11 Nisan 2007 günü lafı yine Kerkük konusuna getirerek, Kasım 2007’de yapılması planlanan referandum sürecinin işlememesi durumunda "kıyametin kopacağını" ilan etmişti.

Kerkük referandumu bilindiği gibi Türkiye’nin isteği doğrultusunda ertelendi. Ama Barzani’nin ne sesi çıktı ne de kıyamet koptu. Tam tersine Kasım ayında -gazete haberlerine göre- Milano’da dinleniyordu.

Barzani kendi kendine gaz vererek bu tür laflara sonra da devam etti. Örneğin 19 Ekim 2007 tarihinde "Türkiye’nin PKK’ya saldırma gerekçesiyle Kürdistan sınırını geçmeye yönelik tutumu" nedeniyle hayrete düştüklerini söyledikten sonra "Bütün taraflara samimi olarak söylüyorum. Eğer bölgeye yahut Kürdistan deneyimine herhangi bir gerekçeyle saldırılırsa, demokratik deneyimimiz, halkımızın onuru ve anayasamızın mukaddesatını savunmaya kesin olarak hazır olacağız" dedi.

Bunun ardından "PKK’yı terör örgütü olarak görmediğini" açıkladı. Sonra yani geçen hafta "Kandil’e bomba Erbil’e sayılır" diye esti savurdu. Ama Kandil bombalanınca sesini kesip yerine oturdu.
Yazarın Tüm Yazıları