Sarkozy ve elma şekeri

SALI akşamı AB’nin zirve sonuç bildirisinde yer alan "müzakere" sözcüğünün önündeki "katılım" kelimesinin kaldırılmasına duyduğum kızgınlıkla eve girdiğimde beni hayli ilginç bir manzara bekliyordu.

Oğlum, 5 aylık Alman kurdumuz Lia’yı salonda misafir etmişti, yerde cam kırıkları, paramparça bir mermer satranç takımı, duvarda yamuk duran resimler ve koltuk şiltelerimiz üzerinde Lia’nın bıraktığı küçük abdest işaretleri vardı.

Böyle vahim durumlarda sinirlerinize hakim olmanız gerekir, zira zamane çocuklarını yüksek sesle azarlayarak, pataklayarak terbiye etmek mümkün değil.

Kriz yönetiminin ilk adımı olarak eve gelmek üzere olan babayı arayıp sorunu bağırmadan çözmesini istedim. Kafanızı ağrıtmayayım, sonuçta "ortak mekanda sorumluluk paylaşımı" üzerine bir diskur oluşturduk ve tuvalet terbiyesi alana dek Lia’nın eve bir daha girmeyeceğine dair yazılı söz aldık. Hatta babası telefonda olayı öğrenmeden önce aldığı elma şekerini bile verdi bizim oğlana.

* * *

Türkiye ile AB arasında kopan patırtıya dönersek, böyle günlerde ihtiyacımız olan şey hop oturup hop kalkmaktan ziyade kriz yönetimi. Ama itiraf edelim hazırlıksız yakalandık.

Nedir sorun, tekrar bakalım. Türkiye’nin üyeliğinin ilan edildiği 1999 Helsinki zirvesinden sonraki bildirilerde Türkiye ile "katılım müzakereleri" ifadesi kullanılır. İşte Fransa’nın lideri Sarkozy bu "katılım" sözcüğüne taktı ve "büyük" bir diplomasi sergileyerek metinden çıkmasını sağladı.

AB’deki mantığa göre Türkiye ile süren müzakereler açısından değişen bir şey yoktu, iki yeni müzakere başlığı daha açılıyordu, Türkiye üzerinden AB içindeki gücünün sınırlarını şehvetle test eden Sarkozy’nin ağzına bir parmak bal çalınmıştı o kadar.

* * *

Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde yaşanan Sarkozy krizini nasıl yönetebiliriz? Fransa’nın haşarı çocuğu dayaktan anlamıyor. Fransa’yı kamu ihalelerinden dışlamak, Gas de France’ı Nabucco projesine sokmamak gibi yöntemler tutmadı. Elimizdeki manivela araçları çok sınırlı.

Bugün Sarkozy-Merkel ikilisi başımızı ağrıtıyor olabilirler. Bundan 10 sene önce de AB’nin o dönem iktidarda olan Hıristiyan Demokrat liderleri başta Alman Başbakan Kohl olmak üzere yüzümüze kaba bir şekilde kapı kapatmışlardı. Ama iki yıl sonra aday ilan edildik. Allah’ın bir sopası herhalde var ki sonradan Kohl’ün Türk gelini, yarı Türk torunu bile oldu.

Bu yeni süreçte krizi Fransa’ya karşı bağırıp çağırarak mı yöneteceğiz, yoksa onu utandırarak mı? Sarkozy cezalandırılmaktan anlamadığına göre hangi farklı yaklaşımı sergileyebiliriz?

Bana öyle geliyor ki haşarı çocuk Sarkozy’yi yola getirmenin yolu dayaktan değil onu utandıracak şeyler yapmaktan ve hatta yeri geldiğinde eline bir elma şekeri tutuşturmaktan geçiyor olabilir.

Bu yazıyı yetiştirirken en matrak kuzinim Yasemin telefon etti, sonra aramasını istedim, dinlemedi, "Allah Sarkozy’ye bir Türk sevgili versin" dedi.

Ve çat kapadı telefonu.

Elimde ahize kalakaldım.
Yazarın Tüm Yazıları