Bu bürokrata dikkat

AKP’nin yüzde 46’lık seçim başarısının sırrını araştıran muhalif / muvafık herkes ittifak eder ki...

AKP hükümetinin toplu konut alanında yaptığı atılım, seçim başarısında doğrudan etken olmuştur:

Seçimden önce...

Memleketi bir uçtan bir uca dolaşırken...

Gözlerimle gördüm...

Toplu Konut İdaresi Hacıbektaş’ta da konut yapıyordu, Konya’da da...

İhtiyaç sahibi yoksullara kira öder gibi ev sahibi olma fırsatı veren bu uygulama, seçim sathı mailinde, muhalefet partilerini zorluyordu...

Geçtiğimiz günlerde TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar ile işte bu "veri"nin etkisiyle bir görüşme yaptım...

Konuştukça anladım ki...

Karşımda alışıldık "bürokrat" tipinde biri yok...

Bayraktar, piyasadan gelen, ortaokuldan beri çalışmak zorunda kalmış, heyecanlı, dinamik, iddialı bir isim...

Hırslı...

Ama aynı zamanda da aşırı mütevazı...

Bütün sistemini "hesap verme" üzerine kurmuş...

Bu nedenle onun döneminde konut sayısı inanılmaz ölçüde artmış.

Bu nedenle inşaat işi gibi netameli bir iş yaptığı halde hakkında ortaya çıkmış tatsız bir söylenti bile yok...

Rakamlar gerçekten inanılmaz...

TOKİ’nin kuruluşundan, yani 1984’ten AKP’nin iş başına geçtiği zamana kadar yapılan konut sayısı 43 bin...

2002’den bugüne kadar yapılan konut sayısı ise 277 bini bulmuş...

Hatırlıyorum:

Geçmişte TOKİ başkanları, isteseler de istemeseler de medyatik olurlardı.

"15 bin konut" bile, eskiden medyanın acayip ilgisini çekerdi, TOKİ başkanları el üstünde tutulurdu...

Oysa şimdi on binlerce konut söz konusu...

Ama biz Erdoğan Bayraktar ismini çok fazla duymuyoruz.

* * *

Tamam...

AKP’nin bürokrat atamalarında kullandığı "eş durumu" kriterini falan eleştirelim.

Ancak...

Sadece bunlara takılıp kalmayalım...

Atanmış bürokratlar içinde...

Başarısını somut biçimde kanıtlamış bürokratların da hakkını verelim...

Ne demişler?

Marifet iltifata tabidir...

SINIFI GEÇMiŞiM

YENİÇAĞ gazetesi yazarı Sabahattin Önkibar, AKP hükümetinin köşe yazarlarına karne verme işine soyunduğunu iddia eden bir yazı yazdı...

Buna göre...

Bazı yazarlar "Zaten bizden" sınıfına dahil edilirken, bazı yazarlar için "Sınıfı geçti", bazı yazarlar için ise "Sınıfta kaldı" hükmü veriliyormuş...

Hemen "Acaba benim durumum nedir?" diyerek karneye baktım...

Çok şükür, ben sınıfı geçmişim...

Lütfetmişler...

Sınıfta bırakıp "Eylül’de gel" dememişler...

Ancak...

Şöyle geçmiş yazılarıma bir baktım da... Ben Tayyip Erdoğan’ın yerinde olsam...

Bu yazılar karşısında en azından "Bu çocuğu ikmale bırakalım da biraz akıllansın" derim...

Hele Abdullah Gül’ün yerinde olsam...

Tepkim kesinlikle "Otur, sıfır!" olur...

Yani...

Benim açımdan bu iktidarın notu hayli bolmuş...

Kendimi "Boş kağıt verdiği halde beklemediği notu almış" bir orta mektep talebesi gibi hissettim.

İslamcılardaki padişah özlemi

HER gün bin tane internet sitesine dalmadan ruhu sükun bulmayan biri olarak...

Dünkü büyük sörf maceramda...

Dini bütün kardeşlerimizin dava şuurunu geliştirmek maksadıyla yayın yaptıkları bir internet sitesinde "enteresan" bir habere rastladım.

Haber şu:

"Flaş... Flaş... Son Padişah Vahdettin’in Şam’daki mezarı ziyaretçi akınına uğruyor!"

Üç yıl önce benim de yolum Şam’a düşmüştü...

Orada, "Biliyor musun? Vahdettin’in mezarı burada" denilince...

"Hadi bir bakalım" demiştim...

Üç yıl önce haberlere konu olacak tarzda bir akın falan yoktu...

Hatta zar zor bulmuştuk mezarı...

Eğer "Dindar kardeşlerimizin bize getirdiği haber" doğruysa...

Demek ki son zamanlarda bir artış kaydedilmiş.

Neyse... Asıl mesele bu değil zaten...

Asıl mesele, bu haberin altında yer alan okur yorumları...

Dini bir yaklaşım içinde oldukları kullandıkları terminolojiden anlaşılan okurlar, "Ah Vahdettin! Vah Vahdettin!" diye yazıklanan mesajlar koymuşlar haberin altına...

Hatta içlerinden biri, o kadar gaza gelmiş ki, Vahdettin’den "Padişahımız" diye söz ediyor.

Hay aksi!

Alın size bir teba kafası!

Tebalıktan vatandaşlığa geçişi içine sindirememiş, aradaki farkı fark edememiş bir zihni yapı...

Peki bunun dinle diyanetle bir alakası var mı?

Bence yok...

Çünkü...

"Cumhuriyet mi? Saltanat mı?" ikileminde kalan bir kişi, eğer dindarsa, hiç düşünmeden "Cumhuriyet" demelidir.

Yani her dindarın padişahçı olması gerektiğini savunan Eygi gibilerle burada da yollarımız ayrılıyor.
Yazarın Tüm Yazıları