Şimdiden belli olmalı

ANAYASA Mahkemesi basınımızın pek sevdiği deyimle, "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün hukuki durumu ile ilgili tartışmalara son noktayı" koydu.

Daha doğrusu bazı gazetelerimiz, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri Tayyip Erdoğan’ın CHP’ye kızıp "Cumhurbaşkanını halk seçsin" demesiyle başlayan tartışmanın bittiğini sandılar.

Oysa bitmedi...

Neden bitmediğini anlatmak için önce geçmişi özetleyelim:

Hepimiz artık biliyoruz ki Türkiye’deki en zor şeylerden biri, yeni bir Cumhurbaşkanı seçmektir. Abdullah Gül’ün seçilmesiyle biten sürecin 13 Nisan 2007’de başlayıp 28 Ağustos 2007’de bitmesi, yani tam dörtbuçuk ayımızı alması bu yüzdendir.

Biliyorsunuz mesele "TBMM Genel Kurulu’nda seçim oylaması yapılacağı gün oturum, 184 milletvekiliyle mi, yoksa en az 367 milletvekiliyle mi açılmak gerekir?" tartışmasıyla başladı.

Yeni Cumhurbaşkanı’"Çoğunluğum var, ben seçerim" kafasıyla kamuoyuna dayatmaya kalkan AKP, dediğini yapamayacağını anlayınca erken seçime gitti. Ama o arada muhalefete tepki olsun diye Meclis’ten, "Cumhurbaşkanı’nı 5 yıllık süre için halk seçer" diyen bir Anayasa değişikliği geçirdi. Lakin o değişiklik de Onuncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından "halkoylamasına" sunuldu. Olay bu yönde gelişirken 22 Temmuz 2007 seçimini büyük çoğunlukla kazanan AKP, Onbirinci Cumhurbaşkanı’nı yürürlükte bulunan Anayasa hükmüne göre yani Meclis eliyle seçiverdi.

Ne var ki halkoylamasına sunulan yasa kabul edilirse hemen yürürlüğe girecek ve oradaki iki maddeye göre "Onbirinci" Cumhurbaşkanı’nı halkımızın seçmesi gerekecekti.

Aynı yere iki Onbirinci Cumhurbaşkanı seçilmesi ancak AKP iktidarının marifeti olabilirdi. Ama, mızrağın çuvala girmediği son dakikada kabul edildi. Ve henüz yürürlüğe girmemiş olan -çünkü halkoylaması süreci başlamış ama bitmemişti- yasada değişiklik yapılarak (Bu herhalde yasa yapma tarihinde bir ilktir) "Onbirinci" Cumhurbaşkanı’nın seçilmesini emreden hüküm metinden çıkartıldı.

İşte CHP buna itiraz etti. Yapılanın Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürerek Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Lakin Yüksek Mahkeme başvuruyu reddetti. Böylece "Onbirinci Cumhurbaşkanı halen Köşk’te bulunan zat mıdır, yoksa halkoyuyla seçilmesi gereken kişi midir?" meselesi bitti.

O bitti ama tartışma bitmedi. Çünkü halkoylaması ile kabul edilen yasa, Cumhurbaşkanı’nın 5 yıl görev yapacağını, isterse ikinci bir dönem daha seçilebileceğini söylüyor. Yani ona bakarsak Sayın Abdullah Gül’ün görevi 28 Ağustos 2012’de bitecek.

Ama Gül’ün seçildiği tarihte yürürlükte olan Anayasa hükmü, "Cumhurbaşkanı görev süresinin 7 yıl olduğunu" söylüyor. Buna göre Gül’ün 28 Ağustos 2014’e kadar Çankaya’da olması gerekiyor. Bu görüşü savunanlar aynı tartışmanın Fransa’da da yapıldığını, neticede Jacques Chirac’ın 7 yıl görevde kaldığını anımsatıyor.

Gerçi "5 yıl" diyenlerin daha ağır bastığı izlenimi var. Var ama hukuk açıklık ister. Bu da yeni bir düzenlemeyle sağlanır. O yüzden Gül’ün görev süresini yasayla netleştirmek gerekir. Yoksa yumurta kapıya gelince konuyu ele alır, yine sorun yaşarız.
Yazarın Tüm Yazıları