Yeni asalaklar (II): Türbanlı hanımların bürokrat beyleri

DÜN AKP iktidarında da "asalak bürokrasi"nin yok olmadığını, "başkasının parasını başkası için harcarken bir kısmını da kendisi için kullanan"ların sadece yer değiştirdiğini yazdım.

Türbanlı bir hanımefendi ile beyinin Avrupa’da çok pahalı bir mağazadan beheri 100 Euro’dan 10 adet başörtüsü aldıktan sonra bağıra çağıra vitrindekini de indirtmeye kalkmalarının, bana eskiye oranla daha da çok battığını yazımın sonuna ekledim. Bugün duyduğum sıkıntının nedenlerini irdeleyeceğim!

Kimileri diyor ki "işte ılımlı İslam bu!" Hatta bazılarına göre bu alışveriş "modern mahrem"in en güzel göstergesi olabilir. Bilemem. Türbanlı hanımefendilerde son yıllarda nükseden doymak bilmeyen para harcama eğilimi, bana sadece basit bir sözü hatırlatıyor:

"Alavere dalavere, Kürt Memet nöbete!"

Muhafazakárlığını giyim kuşamıyla da ifade eden kesimde gözlemlediğim maddi zaaf, iki nedenle beni beter rahatsız ediyor:

* * *

1) Ekonomik itilmiş (alt sınıflar) ile sosyolojik kakılmışların (türbanlılar) temsilcisi olmak iddiasıyla iktidara gelen bir partinin pazarda 10 YTL’ye alınan türbandan aldığı oyu 100’er Euro’luk 10 adet türbana tahvil etmesi çok sakil bir durum. Yoksa, bir liberal olarak insanların kazandıkları helal parayı istedikleri gibi harcamalarına hiçbir itirazım olamaz. Tıpkı, Cumhurbaşkanı’nın düğününde takılan takıların yarısını şehit ailelerine verme mecburiyeti olmadığını düşündüğüm gibi! Ama, Cumhurbaşkanı önemli sayıda şehit verilmesinin ardından düğün yapmakta ısrarlı olursa ve bu durumu "Takıların yarısını şehit ailelerine vereceğim" sözü ile tevil etmeye kalkar ve sonra da bu sözünü kulak ardı ederse, 10 adet çok pahalı başörtüsü alan hanımda olduğum gibi, çok huzursuz olurum.

AKP iktidarının da gelir dağılımına, istihdama, gerçek gelirlerdeki artışlara bigane kaldığı bir dünyada fukaralığın/ezikliğin bu şekilde iğfal edilmesi bana batar.

Görünen odur ki; "türbanlılara herkesle eşit hak" iddiasıyla yola çıkılmış, ancak eski komünist George Orwell’in Rusya’da yaşanan rezaletleri gördükten sonra komünizmi yerden yere vurduğu romanında (Hayvanlar Çiftliği) yazdığına benzer bir şekilde eninde sonunda "bazı türbanlılara daha çok hak!" sözüne ulaşılmıştır.

* * *

2) Muhafazakárların asalaklığı bana etik boyutta da çok batıyor.

i) "Başkasının parasını başkası için harcarken bir kısmını da kendisi için kullanmak" kanunen suç olduğu gibi dinen de büyük günah!

Küçüklüğümden beri "kul hakkı yemenin" Allah indinde nasıl değerlendirildiğini, dini hassasiyetleri yüksek insanlardan dinlerim.

ii) Ayrıca çevremdeki müminler beni hep dünya malına fazla tamah etmemem yolunda uyarırlar. Gerçek Müslümanların maddi ihtiyaçların asgarisiyle yetinmek zorunda olduğunu vurgularlar. Dünya malından ne kadar uzak olunursa Allah’a o kadar yakın olunacağını vaaz ederler.

Kastım katiyen halis inananlar ve dahi parasını helal yolla kazanan dini hassasiyeti yüksek insanlar değil. Ama muhafazakár asalakları görünce;

"Áleme verir talkını, kendi yutar salkımı" demeden duramıyorum. Onların etraflarındakilere devamlı sordukları bir suali ben de onlara sormadan edemiyorum:

"Sizlerde hiç mi Allah korkusu yok?"

* * *

Türbanlı hanımların bürokrat beylerine son ve basit bir uyarım daha var:

Avrupa’da alışveriş yaparken, Türkçe de olsa, fazla bağırmayın.

Çok dikkat çekiyor!
Yazarın Tüm Yazıları