Bize samimiyet delili getirin

ÖNCEKİ akşam, Ankara Temsilcimiz Enis Berberoğlu aradı.

Başbakan’la birlikte Prag’a gitmek üzere uçağa biniyordu.

"Fazla vaktim yok. Başbakan, uçağa binmeden önce basın toplantısında ’silahları bıraktırmaktan’ söz etti. Konuşmanın tam metnine bakmanızda yarar var" dedi.

Baktım ve bugünkü yazımın konusu da çıktı.

Başbakan’ın söylediği sözler, dünkü Hürriyet’in iç sayfalarında çıktı.

Dikkat ettim, başka gazeteler o söz üzerinde bizimki kadar açık bir başlıkla durmamış.

Erdoğan’ın sözlerinin yayınlandığı sayfanın hemen karşısında ise bir başka siyasetçinin sözleri vardı.

Kanımca bunların ikisini birlikte okuyup şifrelerini birlikte çözmeye çalışmalıyız.

* * *

Önce Başbakan’ın sözlerinden başlayayım.

Erdoğan uçağa binmeden hemen önce şöyle bir söz etti:

"Şu anda Silahlı Kuvvetlerimiz kendi ülkemizin sınırları içinde tüm hassasiyetleriyle operasyonlarını sürdürüyor. Sınır ötesinde herhangi bir operasyon söz konusu değildir."

Hemen arkasından gelen şu cümle çok dikkatimi çekti:

"Bu operasyonlarda tavrımız her şeyden önce burada silahların bırakılmasına yöneliktir."

Dün yazı işlerinde, konuşmadaki "silahların bıraktırılmasına yönelik" ifadesini uzun uzun tartıştık.

Bu sözlere, kastini aşan anlamlar yüklemek istemem.

Ama "silahları bıraktırmak" cümlesinin dikkatimi çektiğini de söylemeden geçemeyeceğim.

Bu sözlerde yeni bir açılımın izleri mi var?

Dediğim gibi, bu soruyu sorarken bile çok ihtiyatlıyım.

Beni bu soruyu sormaya yüreklendiren bir başka gelişme daha var.

Erdoğan, Prag yolunda arkadaşlarımızla konuşurken, DTP’li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karşı çıkıyor ve aynen şunu söylüyor:

"Siyasallaşma sürecine girmelerini özellikle teşvik etmeliyiz. Anayasal düzende siyaset yapsınlar daha iyi."

Arkasından da "Eğer Meclis dışına itersek onlar da dağa çıkarlar" diyor.

Aşağı yukarı bir, bir buçuk saat arayla telaffuz edilen bu cümlelerin "tesadüfi" olmayacağını düşünüyorum.

Kendi fikrimi de söyleyeyim.

Bu yaklaşımı ben de doğru buluyorum.

* * *

Dünkü Hürriyet’te bu sözlerin yayınlandığı sayfanın tam karşısında ise DTP’nin yeni Genel Başkanı Nurettin Demirtaş’ın sözleri yer alıyordu.

Demirtaş şöyle diyor:

"Nasıl 8 askeri getirme iradesini gösterdiysek, silahları susturma, tek bir silahlı insanın kalmamasını sağlama iradesini ve inisiyatifini gösterebilecek durumdayız. Bunu başarmak için bizim bir projemiz var."

Tabii ilk bakışta bu sözler insana irkiltici geliyor.

Çünkü bu sözlerde zımnen şu anlam da okunabilir:

"Zaten biz ateş ettiriyoruz, istersek biz sustururuz."

Bence bu yorumu bir kenara bırakıp sorunu çözme üzerinde yoğunlaşmak daha yararlı olur.

Çünkü hepimizin birinci hedefi, önce terörü durdurmak olmalı.

* * *

Başbakan, Prag yolundaki sözleriyle gerçek bir iyi niyet gösterisinde bulunuyor.

Ondan eminiz.

Ama Demirtaş’ın sözlerinden o kadar emin olabilir miyiz?

Hele hele en kritik günde, durup dururken "demokratik özerklik" diye gereksiz bir kavramı ortaya atmışken...

O nedenle diyorum ki, Demirtaş ve arkadaşları eğer sözlerinde samimi iseler, hiçbir şart koşmadan silahların bırakılması için kolları sıvamalıdırlar.

Onlara bir kere daha hatırlatıyorum: Bu ülkenin Başbakan’ı da açık açık "Tavrımız silahların bırakılmasına yönelik" diyor.

O samimi.

Şimdi samimiyet delili getirme sırası DTP’de.

Kendisinin dediği gibi, Türkiye’de "infial yaratmayacak" bir projesi varsa, işte şimdi tam zamanıdır.
Yazarın Tüm Yazıları