Annapolis neden dönüm noktası

ÇANKAYA’daki yemekten önce İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, masalara Türkçe çevirisi dağıtılan konuşmasını bir kenara bıraktı, "Kalbimden gelenleri söylemek istiyorum" diyerek içinden geldiği gibi konuşmaya başladı.

"Türkiye, daha önce öngörülmeyen bir şekilde çok önemli bir rol oynamaktadır. İslamiyetin geleceğe dönük yüzünü Türkiye temsil etmektedir. Türkiye, İslamiyetin derinliklerini taşıyan bir ülke olarak bugün halklar ve dinler arasında barış olabileceğini gösteriyor. Türkiye, tarihte yeni bir sayfa açıyor, bir yandan umut meşalesini taşırken, öte yandan beraberlik ateşini yakıyor."

Yaşayan devlet adamları arasında entelektüel derinliğine en fazla hayranlık duyduğum politikacı olan Peres, ertesi gün Meclis’teki konuşmasında da "Barış geçici bir menfaat değildir. Savaş gibi tek taraflı olamaz, umut gibi çok taraflı olmalıdır" diyordu.

* *Ê*

FİLİSTİN ve İsrail liderlerinin Ankara’daki buluşması, Meclis’te yaptıkları konuşmalar, bazıları tarafından Türkiye’ye aşırı bir önem atfeden biçimde yorumlanırken, kimileri de aşırı küçümsediler.

Gerçek ise her zaman olduğu gibi yine ikisinin ortasında.

Annapolis Zirvesi öncesindeki bu buluşma ve bunun Türkiye’de gerçekleşmiş olması, Ortadoğu’da sadece bölge içi aktörlerin değil ABD gibi bölge dışı aktörlerin de Türkiye’den beklentilerinin olduğunu gösteriyor.

Türkiye bu beklentilere yanıt veriyor mu? Evet. Büyük ölçüde veriyor.

Belki inisiyatif ortaya koyup, bunu sonuca ulaştıracak bir rol değil bu.

Ben yardım etmesem haliniz harap olur dedirtecek bir konum da değil.

Herkesle iyi geçinmeyi temel alan bu siyaset çizgisi, Türkiye’yi başkaları tarafından çizilen siyasi yol haritalarının uygulanabilmesi için yardımı istenecek bir ülke haline getiriyor.

Annapolis toplantısı öncesinde, ABD Dışişleri Bakanı Rice’ın defalarca, konferansın başarıya ulaşması için uluslararası desteğin öneminden söz etmesi göz önüne alındığında, Türkiye’nin rolünün önemi daha iyi kavranıyor.

Bu ay sonu, Annapolis Konferansı’nda dört yıldan beri kapalı duran bir defterin, Ortadoğu barış sürecinin kapağı aralanacak. Bu küçük adımın, desteğe ihtiyacı ise çok büyük.

* * *

TOPLANTIYA davet edileceklerin listesi önümüzdeki hafta açıklanacak. Türkiye, büyük bir olasılıkla bu listede yer alacak. Arap Birliği ülkeleri, İsrail ve Filistin’in yanı sıra Suriye’nin katılıp katılmayacağı henüz belli değil. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, "Golan’ı görüşmedikten sonra oraya gitmemizin anlamı yok" demişti ama durum önümüzdeki hafta kesinleşecek.

Bu toplantının gündemi de henüz net değil. Ortak bildiri çalışmaları ekimden beri sürüyor. Filistinliler, barış görüşmelerine hemen bu toplantıdan sonra başlanması için ısrarlılar. Bu yeni süreçte, ABD Başkanı Bush’un 2002’de iki devletli çözümü önerdiği "Yol haritası" ve Arap Birliği’nin, Golan’dan çekilmesi karşılığında İsrail’in, Birliğe üye tüm Arap ülkeleri tarafından tanınmasını öngören "Barış Planı" temel alınacak.

Bu toplantı ile ABD Irak öncelikli politikasından Ortadoğu sorununun çözümüne dönüyor.

Bu süreçte herkesin desteğine ihtiyaç var. Avrupa Birliği ülkeleri dışişleri bakanları pazartesi günü konuyu görüşmek üzere toplanıyorlar.

Annapolis Konferansı tam bir bıçak sırtı. Radikalliğe karşı ılımlı siyasetin zafer kazanması için belki de son bir fırsat.

Bu toplantı başarılı olmazsa ne Batı Şeria’da barışın, ne de Mahmud Abbas’ın geleceği olur.

Ortadoğu’da silah ve savaşla çözüm dayatanların borusu her taraftan duyulmaya başlar.
Yazarın Tüm Yazıları