Hayret, kimse sesini çıkarmadı

GEÇEN cumartesi günü Milliyet Gazetesi’nde Hasan Cemal’in, Irak’tan yazdığı gözlemleri okurken çok önemli bir ayrıntı dikkatimi çekti.

Bu ayrıntının Türkiye’de kıyamet koparacağını sanıyordum.

Hayret, hiçbir gazetenin köşesinden en küçük tepki gelmedi.

Düşündüm.

Acaba onu ben yazsaydım, aynı köşeler bu kadar sessiz kalır mıydı?

Hasan Cemal’in yaptığı gözlemi aktarmadan önce, bazı vicdansızların bana yaptığı eleştiriyi hatırlatayım.

Çünkü bu hatırlatma, Hasan Cemal’in aktardığı olayı daha iyi anlamanıza yardımcı olacak.

* * *

Ben yıllardan beri şunu yazıyorum:

Türkiye, 20 yıldan fazladır PKK belasıyla mücadele ediyor.

Binlerce insanı bu mücadelede hayatını kaybetti.

Mağazalara bombalar atıldı, sivil insanlar katledildi.

Bütün bu tahriklere rağmen, Türkiye’de Kürtlere karşı en küçük hareket olmadı.

Balkanlar’da olduğu gibi bir tek Kürt’ün evi işaretlenmedi.

İşte Türkiye’nin en büyük gücü, en medeni yanı budur.

Bir gün teröre karşı savaşı kazandığımızda, Türk milletinin bu güzel ve medeni tavrı çok önemli bir rol oynamış olacak.

Bu tutumumuzla ne kadar iftihar etsek yeridir.

Bazı vicdansız kalemler, bu sözlerimi tam tersine çevirip, beni "Kürtlere karşı 6-7 Eylül kışkırtıcılığı yapmakla" suçladı.

Oysa tam aksini yapıyordum.

Hayatımın sonuna kadar da bu kardeşliği savunmaya devam edeceğim.

* * *

Şimdi Hasan Cemal’in 3 Kasım günkü Milliyet’te aktardığı bir gözleme geliyorum.

Yer Kerkük’te Muhsin Restoran.

Türkmen Partisi’nin milletvekillerinden Ali Mehdi, bir ara Hasan Cemal’in kulağına eğilip şunu anlatıyor:

"Bazı Türkmen evlerine dün gece kapının altından bazı bildiriler atılmış. Türkiye askeri operasyon yaparsa, buraya girerse, biz de size şunu yaparız, bunu yaparız diye."

Hasan Cemal, Kuzey Iraklı Kürtlerin Türkmenlere ne yapacağını anlatmıyor.

Ama tahmin etmek zor değil.

Şimdi bana "Kürt 6-7 Eylül’ü tahrikçiliği" iftirası atanlara soruyorum.

"Ey arkadaşlar, bu sözlerle ilgili edeceğiniz tek kelime yok mu?"

Biraz vicdanınız varsa söyleyin.

Benim söylediklerim mi tahrikçilik, yoksa bunlar mı?

Aradan tam üç gün geçti.

Bir Allah’ın kulundan ses yok.

Ama şimdi bakın görün, ben bunu yazdım ya, aynı kalemler yine atışa başlayacak.

* * *

Hürriyet’te bir karar aldık.

Anadolu’da, orada burada meydana gelen ufak olayları hiç yayınlamıyoruz.

Neden mi, tahrik ateşi yayılmasın diye.

Ama bakıyorum, o köşesinden bu köşesinden sadece bana değil, Hürriyet’e yaylım ateşi açan bir gazete, bu olayları manşet yapmış.

Söyleyin bunun hangisi tahrikçilik?

Anadolu’daki genç bir insan bu manşeti acaba nasıl okuyor?

"Yahu çok kötü, bak biz bunu yapmayalım" biçiminde mi?

Öyleyse ne álá.

Ama ya aksini düşünüyorsa?

Var mı garantiniz?

* * *

Barzani, arkadaşımız Hasan Cemal’le görüşürken, cebinden bir káğıt çıkarmış.

Üstünde benim adım yazılıymış.

Sesi titriyormuş.

Ben de elimi her cebime atışta, önüme, kalleşçe katledilen çocukların fotoğrafları geliyor.

Benim de sesim titriyor.

O yüzden durmadan ona sesleniyorum:

"Ya komşumuz ol, ya hedefimiz olursun..."

Hálá savaş kışkırtıcılığı yaptığımı düşünüyor musunuz?

"Komşunuz olacağım"
dersen, ortada ne savaş kalır, ne operasyon...

En barışsever yaklaşım bunu istemek değil mi?..
Yazarın Tüm Yazıları