Ne yapmalı ne yapmamalı?

BÜYÜK sorunlar karşısında ne yapmalı ya da ne yapmamalı sorusunu soranlar genellikle sorularını yanıtlamazlar. Sadece sorunu tasvir ederler. Türk basınının derdi de "tasvir"den kaynaklanıyor.

Sorunumuz PKK ve ayrılıkçı Kürt milliyetçiliği. Yeni bir sorun değil. Osmanlı zamanında da Kürt sorunu vardı, daha önce de vardı, Selçuklu zamanında da, daha önce de... Her zaman vardı. Hem kendileri, hem de başkaları için sorun oldular. Feodal düzenden geçip kendi uluslarını, ulusal devletlerini kuramamış, başka devletlerin egemenliği altında yaşamış halklar, her zaman, kendilerine ve başkalarına sorun olmuşlardır.

Karşılarında her zaman Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti olmamasına karşın, Kürtler aşiret düzenini kapatıp neden sürdürülebilir bir devlet kuramamıştır?

LEYLA ZANA

Ne yapmalı sorusunu Leyla Zana şöyle yanıtlıyor:

"1999’da bütün Kürtlerin beyninde ve yüreklerinde siyasi bir deprem oldu. O süreci yaşayanlar, evlerinde gözyaşı döktüler. Bütün dünyanın işbirliğiyle Kürtlerin lideri Türkiye’ye teslim edildi. Kürtler ayrılıkçı değildir, biz terörist ve savaşçı değiliz. Bu konuşmam tarihi bir konuşmadır. Kürt kadını ’Benim çocuğum gitti, başkasının evladı gitmesin’ diye hep seslendi. Hiç kimsenin kafasında bölünme fikri yok. Yeni bir sayfa açmak istiyoruz. Kongrede tek bir ayrılıkçı ifade yoktur. Federasyon ve ayrılmak istemiyoruz. Artık kimse Kürtleri kandırmasın." (Akşam, 27.10.2007)

Tutarsız konuştuğu için Leyla Zana’ya gene kızıyorlar! Hiç olmazsa konuşuyor: Federasyon ve ayrılık istemediklerini söylüyor. Ama Abdullah Öcalan’ın affedilmesini de istiyor.

SIRRI SAKIK

Öte yandan, DTP’nin önde gelen isimlerinden Sırrı Sakık, 1 Ekim 2007 tarihli Vatan Gazetesi’nde, Mine Şenocaklı’nın, "Sizin Anayasa’da değişmesini istediğiniz madde hangisi?" sorusunu şöyle yanıtlıyor:

"Biz bütün halkları kucaklayacak bir anayasa istiyoruz. ’TC Anayasası bütün kültürlerin demokratik bir şekilde kendini ifade etmesini kabul eder’ demek bizim sorunlarımızı büyük ölçüde çözer. Ben anayasada sadece Kürtler ve Türkler olsun demiyorum, bütün halklar olmalı. Bu 1921 Anayasası’nda vardı. Yani Mustafa Kemal’in Anayasası’nda, ’Bu ülkenin asıl sahibi Kürtler ve Türklerdir’ diyor. Kürt milletvekillerine Kürdistan milletvekili, Laz milletvekillerine Lazistan milletvekili diye hitap ediyor Mustafa Kemal. Ama 1924’te ret ve inkár politikası başlıyor ve bugüne kadar devam ediyor. Biz salt Kürtlerin değil, diğer halkların kültürleri de güvence altına alınsın istiyoruz."

TÜRLÜ YEMEĞİ DEĞİL

Sırrı Sakık,
1921 Anayasası’nı okumamış galiba. Prof. Dr. Ergun Özbudun’un "1921 Anayasası" diye bir kitabı var. Okumalı! Ne hükümetin, ne özel komisyonun kanun tasarılarında, ne de 20 Ocak 1921 tarihli ve 85. numaralı Teşkilatı Esasiye Kanunu’nda (yani 1921 Anayasası’nda) herhangi bir ırk ve soy adı geçer. Ne Türklerin, ne de Kürtlerin!.. Demem o ki Sırrı Sakık’ın hayallerini 1921 Anayasası gerçekleştiremez! Çünkü anayasalar türlü yemeği değildir; ayrıştırmazlar, birleştirirler! (Arkası yarın)
Yazarın Tüm Yazıları