Galeyan kardeşliği

SİZİ gidi "SMS milliyetçileri" sizi...

Savuşmuş mantığınızın ürünü üç beş sersem sloganla her şeyi açıkladığınızı sanmaya devam edin bakalım...

Sizi gidi "Youtube küfürbazları" sizi...

Adınızın saklı kalacağından emin olarak ettiğiniz alçakça küfürlerle kalleş kalleş takılın bakalım...

Sizi gidi "e-mail dünyasının korkusuz kahramanları" sizi...

Sınırsız sorumsuz kışkırtıcı cümlelerinizle kardeşlik bağlarına hiç çekinmeden atın bombalarınızı bakalım...

Sizi gidi "facebook mücahitleri" sizi...

Artistik fotoğraflarınızın yerine al yıldızlı bayrağı koyarak görev yerine getirilmiştir duygusuyla rahatlayın bakalım...

Sizi gidi "fırsatçılar" sizi...

Halka bayrak asma çağrıları yaparak galeyandan prestij çıkarmaya çalışın bakalım...

Sizi gidi "avantacılar" sizi...

Halka bayrak dağıtıp yürüyüş yaptırarak "İşte vatansever bir belediye başkanı" havası basın bakalım...

Zaten benim sözüm, sizin gibi fırsatçılara, avantacılara, küfürbazlara değil...

Benim sözüm...

27 yıldır bu topraklarda süren "düşük yoğunluklu savaş"a ve verilen onca şehide rağmen...

Ne Türk’ün Kürt’e ne de Kürt’ün Türk’e bir tek gün bile "düşman" gözüyle bakmadığı o derin kardeşlik hukukunu gözetip kollama kararlığında olanlaradır.

Çünkü...

Gün, fırsatçının, avantacının, küfürbazın, düşüncesizin, yükselen dalganın üzerine binmek için, heyecana gelip mantığını kaybetmişin ya da tepki gösterişçisinin günü değildir.

Gün, "kardeşlik bayrağı"nı yükseğe, en yükseğe dikme iradesini gösterenlerin günüdür.

Durup iki saniye düşünmek bile...

Düşmanın asıl hedefinin, bin yıllık kardeşlik bağını darmadağın etmek olduğunu anlamaya yetip de artar...

O halde...

Tehlikeli bir "galeyan kardeşliği" oluşturmak yerine...

"Heyecana kapılıp mantığı savuşturmak" yerine...

Dağıtalım bu sersem galeyan halini...

Sesimizi yükseltelim...

Türk ile Kürt arasındaki o derin hukukun bayrağını yükseğe, en yükseğe dikelim.

Düşmana inat...

Anti-Tayyipçiler için bir acı gerçek

İTİRAF ediyorum: Referandumda sandığa gideceklerin oranının yüzde 30’larda kalacağını sanıyordum.

Gerekçelerim şunlardı: Hükümet şehitler nedeniyle zor durumda... Halk olaydan haberdar değil... Etkili kampanya yok... İhtilaf büyük değil vs.

Ama fena halde yanıldım.

Katılım oranı beklentilerin çok üzerindeydi.

Olumsuz koşullara rağmen sandığa gitme oranının bu derece yüksek çıkması, Tayyip Erdoğan’ın mobilize etme gücünü ortaya koydu.

Zaten referandum sonuçlarının açıklanmasının ardından...

Tayyip Erdoğan’ın özgüveninin artması bunun göstergesi...

Eğer gündemde şehitler olmasaydı, Erdoğan bu zaferin havasını atıp tadını çıkaracaktı...

Haşim Kılıç ile ilgili küçük bir sır

ANAYASA Mahkemesi’nin başkanlığına Haşim Kılıç seçildi ve etekler tutuştu...

İki nedenden dolayı:

BİR Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi’ndeki parti kapatma davalarında genellikle karşı oy veren bir üyedir.

İKİ Eşi türbanlıdır.

Bu iki faktör nedeniyle Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na seçilmesi karşısında hafiften bir telaş havası estiriliyor.

O halde...

Bir "tarihi gerçeği" açıklamanın tam sırasıdır:

Ahmet Necdet Sezer, Anayasa Mahkemesi Başkanı iken...

"Eşi türbanlı" Haşim Kılıç ile laiklik konusundaki duyarlılığı tartışma götürmez bir isim olan Sezer çok yakın dosttu...

Hatta...

Sezer’in Cumhurbaşkanlığı’na giden yolu açan isimlerin başında geliyordu Kılıç...

Hatırlayacaksınız...

Sezer, Anayasa Mahkemesi Başkanı iken...

"Demokrasi manifestosu" diye nitelendiren iki önemli konuşma yapmıştı.

Bu konuşma metinlerinin hazırlanmasında Kılıç’ın büyük payı var...

Yine Sezer ismi Çankaya için ortaya atıldığında...

Haşim Kılıç Sezer’in en büyük referans kaynağıydı...

* * *

Ayrıca...

Unutmayalım ki:

Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na atanmamıştır, seçilmiştir!

Seçenler de yüksek yargı organının üyeleridir.

Dolayısıyla...

Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi Başkanı seçilmesi...

"Bu hükümet, her göreve eşi türbanlı birini atıyor" genel eleştirisinin çerçevesi içine giremez.
Yazarın Tüm Yazıları