Laik, demokratik, sosyal bir ‘hukuk devleti’ mi yoksa ‘tören devleti’ miyiz?

Televizyondaki haberleri hem CNN, BBC gibi İngilizce yayın yapan kanallardan, hem de bizim ulusal kanallarımızdan izlerim. Türk gazeteleri yanında The Wall Street Journal ve International Herald Tribune okurum. İnternette de dolaşır dururum.

Haberin Devamı

Belirli süredir, bir garip duygu kapladı beni.

Dünyanın diğer ülkeleri ile Türkiye arasında çarpıcı bir fark olduğunu görmeye başladım.

Dünyanın diğer ülkelerinde yaşam çok değişik alanlarda oluşuyor. Türkiye’de ise sadece, resmi davetlerin, resepsiyonların, protokolde yer alanların sahnelendiği mekanlar var sanki.

Türkiye büyük bir salon gibi. Sabah başlayan davetler akşamları da devam ediyor. Bu davetlerin şifrelerini çözmek de, siyasetin, idarenin ve medyanın tek uğraşı gibi.

Ben bunları düşünürken, “Onpunto.com”da, Aydınlı 42 yaşındaki Necip Güven’in “Tören Devleti- Devlet Töreni” başlıklı yazısını okudum.

Benim de gözlemlerimle ve düşüncelerimle tam olarak örtüşen bu yazıyı, siz sayın okurlarımla paylaşmayı gerekli gördüm. İşte Necip Güven’in yazısı:

Haberin Devamı

 

Necip Güven’in yazısı

 

“Uzun zamandır televizyonlarda haberleri izlerken nedenini bilemediğim bir rahatsızlık hali yaşıyordum. Bir duygu beni sürekli tedirgin ediyordu ama bir türlü sebebini bulamıyordum.

Bugün öğle haberlerini izlemeye başlarken gezindiğim tüm kanalların, 13 haber bültenlerinin birinci sırasında adli yıl açılış törenleri vardı. Devletin tüm protokolü oradaydı ve tüm konuşmacılar sırayla ve aynı retorikle bildik konulardan bahsediyor, benzer mesajları verip duruyordu.

Aniden, beni rahatsız edenin, uzun zamandan beri haber bültenlerinin tören bültenlerine dönüşmesi olduğunu fark ettim. Haberlerde devletimiz de tören devletine dönüşmüş gibiydi. Haber bültenlerinden yansıtılan devlet hayatı törenlerden ibaretti. Protokoldekiler, devlet kurumlarının başındakiler, siyasetçiler, sivil toplum kuruluşları, birbirlerine iletmek istediklerini törenlerdeki konuşmalarında söylüyor, halka ve yandaşlara mesajlar tören konuşmalarından gönderiliyor, samimiyetler törenlerde ilerletiliyor, küslükler törenlerdeki davranışlarla ifade ediliyor, duruşlar ve bakışlar büyük anlamlar içeriyordu. Sanki devlet hayatı sadece törenlerde yaşanıyor gibiydi.

 

Haberin Devamı

Herkes resepsiyonlarda

 

Devlet büyükleri ve kurum yöneticileri bu törenlere katılmak ve konuşma yapmakla görevliydi. Sabah törene katılmak için evden çıkıp, gece geç saatlerde resepsiyondan eve dönüyorlardı. Bu tören ve resepsiyonların canlı yayınlanması, bittikten sonra ise bazı kişiler tarafından üzerlerinde saatler süren yorumlar ve değerlendirmeler yapılması gerekiyordu. Bu yorumları yapmak ve protokolün tutum ve davranışlarını yorumlamak ise özel bir uzmanlık dalıydı.

Yanlış olabilir ama bu sonucu ben son aylarda izlediğim ve okuduğum haberlerden edindim. Aklımda kalan ve haberlerin büyük bir kısmını dolduran veya dolduracak olan bazı törenleri şöyle sıralayabilirim;

 

Haberin Devamı

Bitmez ve tükenmez

 

Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi kuruluş törenleri, Adli Yıl açılış törenleri, Cumhurbaşkanlığı resepsiyonları, Kara-Deniz-Hava Harp Okulu-Gata mezuniyet törenleri, 19 Mayıs-30 Ağustos-29 Ekim-10 Kasım törenleri, kentlerin düşmandan kurtuluş törenleri, cenaze törenleri, devir-teslim törenleri, ziyaret törenleri, yemin törenleri, askeri törenler, çeşitli yıldönümü törenleri...

Her ülkenin, toplumun özel günleri ve bu özel günlere ait törenleri vardır. Bunlar önemli ve saygıdeğerdir. Ama acaba bizim ülkemizdekilerle diğer ülkeleri karşılaştıran bir araştırma var mıdır? Törenlerin sayısının, törenlerde yapılan konuşma konularının, törenlerin katılımcılarının birbirine davranış biçimlerinin, törenlerin protokol kurallarının, kısaca törenlerle ilgili her şeyin, bir ülkenin devlet sistemiyle bağlantısı  nedir? Yoksa ülkemizdeki durum diğer tüm  ülkelerle aynı mıdır? Laik, demokratik, sosyal, hukuk devletlerinde ve medya düzenlerinde bu tür durumlar normal ve olması gereken midir?”

Haberin Devamı

Evet sayın okurlarım. Sizler de Necip Güven’le aynı şeyleri düşünmüyor ve “Dünyada böyle başka bir ülke var mı?” diye merak etmiyor musunuz?

Pavarotti’ye veda ederken

Sanat ve tabii ki müzik evrenseldir.

Uzun yıllardır yürek tellerimizi aryaları ile titreten Luciano Pavarotti’yi (1935-2007), duygu dünyamızdan gözyaşları ile uğurluyoruz.

Bu büyük yorumcuyu hayranlık, saygı, sevgi ve bize cömertçe sunduğu güzelliklerden ötürü minnetle anarken, Yahya Kemal Beyatlı’nın büyük besteci Itri için söylediği dizelerle duygularımızı seslendirebiliriz.

“Öyle bir musıkiyi örten ölüm,

Bir teselli bırakmaz insanda.

Muhtemel görmüyor henüz gönlüm;

Çok saatler geçince hicranda,

Haberin Devamı

Düşülür bir hayale, zevk alınır:

Belki hâlâ o besteler çalınır,

Gemiler geçmeyen bir ummanda.”

Yazarın Tüm Yazıları