En torpilci kim

ABDÜLKADİR AKSU "Ezeli ve ebedi içişleri bakanı" gibi bir sıfata sahip olduğu için etrafı hayli geniştir... Her kesimden bol miktarda tanıdığa sahip oluşu nedeniyle cepleri her daim başta "tayin işleri" olmak üzere değişik taleplerin yazılı not kağıtlarıyla doludur. İş bitirici oluşu, talepleri anlayışla karşılayışı ve yüzünün yumuşaklığı nedeniyle "torpil talepleri"ni kışkırttığı söylenebilir. Bakanlık koltuğunu kaybetmesi belki taleplerin bir parça azalmasına neden olacaktır ama talepkarların büsbütün yok olmasını bekleyemeyiz. Çünkü Aksu, iş bitiricilikten biraz haz almaktadır.

MEHMET ALİ ŞAHİN Torpil istekleri fazlasıyla steril kalan Ali Babacan’a iletilmez. Basit bir memur tayininin Abdullah Gül’e kadar uzaması yakışık almaz. Mehmet Aydın Hoca bu işlere girmez. Beşir Hoca girmez. Nimet Çubukçu girmez. Geriye tabİi ki "Çekirdekten teşkilatçı / örgütten gelme" Mehmet Ali Şahin kalıyor. Milli Görüş tabanının kapısını gönül rahatlığıyla çaldığı isimdir Mehmet Ali Şahin. Tabandan her tür talep ona gider. Ancak Şahin’in talepleri karşılama ve iş bitirme konusunda bir parça zayıf kaldığını gören eski Milli Görüşçüler, "Ben en iyisi bu işi Tayyip Abi’me söyleyeyim" derler. Olay "Tayyip Abi"ye gider mi? İşte işin bu kısmını bilmiyorum.

HAYATİ YAZICI Sen tut yıllarca İstanbul’da avukatlık yap... Camianın en alt katmanlarındakinden en üst katmanlardakine kadar herkesle senli benli ilişki kur... Ve bir gün, tek başına iktidar döneminde, partinin "Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı" ol... Bu durumda "Bu valiyi istemiyoruz / Bu kaymakamı gönderin" türünden talepler kime iletilecek? Tabii ki Hayati Yazıcı’ya... Peki Hayati Yazıcı iş bitirici mi? Teşkilattan gelen şikayetlere bakacak olursak değil... Ancak bu durumun Hayati Yazıcı’ya artı puan yazdırdığını da belirtelim.

CEMİL ÇİÇEK Torpil taleplerini kişiliği ve duruşuyla kışkırttığını iddia edemeyiz. Çünkü Cemil Bey, şaşmaz bir adalet terazisiyle hareket ediyormuş izlenimini verir. Ancak bu izlenime karşın, memleketimizin torpille iş görmeye fazlasıyla alışmış / alıştırılmış ahalisi, içine torpil ateşi düştüğünde izlenime falan bakmadan Cemil Bey’in de kapısını çalar... İşte bu nedenle Cemil Çiçek de cebinde "Bizim oğlana iş / Bizim kıza tayin" gibi taleplerin yer aldığı not kağıtlarıyla dolaşır. Ancak acayip memnuniyetsiz bir şekilde...

ERTUĞRUL GÜNAY Belki bugün için erken... Ama göreceksiniz, çok yakında Ertuğrul Günay, sosyal demokratların, solcuların, demokratik solcuların, liberallerin, sinemacıların, yazarların falan torpil taleplerinin aktığı tek mecra haline gelecektir. Kısacası "Çelik çekirdek" içinden gelen AKP’lilerle diyalog kurmakta zorlanan kesimlerin torpil talepleri Günay’ı bulacaktır. Günay bu tür talepler karşısında ne yapacaktır meselesine gelince... Galiba bunu zaman gösterecek.

İDRİS NAİM ŞAHİN Parti içinde belirli bir sempati kazanma arzusu İdris Naim Şahin’i bu işlerin içine çekiyor olabilir. Belki de torpil denilen illeti, bir tür "halkla ilişkiler faaliyeti" olarak görüyordur... Belki de "Bakan olamamış ama bakanlar üzerinde etkisi var" dedirtmek istiyordur. Belki de bu işlerden hiç hazzetmediği halde, taleplere karşılık vermeyi "politika yapmak" olarak algılıyordur. Bilmiyorum, bilmiyorum.

Şimdi Okan’dan yanayım

ÖZLEM Türköne adlı milletvekili adayı, stüdyoda kendisine ön adıyla hitap eden Okan Bayülgen’i uyarmış, Okan Bayülgen de bu uyarı nedeniyle biraz küçük düştüğünü düşünüp meseleyi insanı fıtık edecek kadar uzatmıştı.

O zaman tabii ki Özlem Türköne’den yanaydık.

Ama şimdi işin rengi değişti...

Çünkü...

"AKP Milletvekili" sıfatını kazanan Özlem Türköne’nin akademisyen eşi Mümtaz’er Türköne, Okan Bayülgen’i gördüğü yerde döveceğini söyleyerek bir ayıba imza attı...

Ayıp iki türlüdür:

BİR "Sen benim karıma nasıl böyle bir laf edersin lan! Seni kıstırdığım yerde döveceğim" şeklinde bir tavır, eski ülkücü / yeni liberal bir akademisyene yakışmamıştır.

İKİ Özlem Türköne, "Mümtaz’er Türköne’nin eşi" olarak değil, bir birey olarak toplumda yer etmiştir. Dolayısıyla kendi ayakları üzerinde durabilir, başına gelen sorunlarla baş edebilir. Milletvekili olmuş bir kadının, kocasının tehdidine ihtiyaç duyuyor gibi gösterilmesi çok rahatsız edicidir.

Yani demem o ki...

Özlem Hanım gerekeni yapmıştı...

Mümtaz’er Hoca’nın "Döveceğim" tehdidi, hem kendi duruşunu, hem de eşi Özlem Hanım’ın duruşunu bozmuştur.

Akif Beki’ye bir tavsiye

BUGÜN Akif Beki, Tayyip Erdoğan için ne anlam ifade ediyorsa... Geçmişte Dr. Mükerrem Sarol da Adnan Menderes için aynı anlamı ifade ediyordu...

Menderes döneminde "basın-iktidar ilişkileri"ni yürüten dönemin güçlü ismi Dr. Mükerrem Sarol’un, "Bilinmeyen Menderes" adlı iki ciltlik hatıra kitabını okuduğumda şaştım kaldım...

Çünkü Sarol’un Menderes dönemine ilişkin anlattıklarıyla bugün yaşadıklarımız arasında müthiş benzerlikler bulunuyor...

Sarol, Menderes iktidarının ilk döneminde gazeteciler ile Menderes’in arasının nasıl iyi olduğunu, sonra nasıl açıldığını, fazla oy almanın Menderes iktidarını nasıl şımarttığını, gazeteci milletinin iktidarla kurduğu ilişkide nasıl bir tatminsizlik yaşadığını, Menderes’in besleme basın yaratma projesinin nasıl akamete uğradığını örnekleriyle anlatıyor.

Ancak hemen hatırlatayım:

Akif Beki’nin bu kitaba sahip olması için İstanbul’da biraz sahaf dolaşması gerekir. Çünkü kitabın yeni baskısı maalesef yok
Yazarın Tüm Yazıları