Türban ve başörtüsü

HER dönemde olduğu gibi bu dönemin de Hükümet’i ve Cumhurbaşkanı’nı her şartta doğrulamayı kendisine şiar edinen yalaka gazetecileri var.

Bu durum eşyanın tabiatı gereği ki, her dönem kendi yalakalarını üretiyor.

Baş örtmenin çeşitli yöntemlerinden sadece birisi olan türban toplumun belirli kesimlerince tehdit algılaması yaratan bir sembol olarak kabul edildiğini kabul edip üniversitede yasaklanmasının özgürlüklere engel teşkil etmediğine dair AİHM kararından sonra (Leyla Şahin davası) hükümetin noteri olarak görev yapan gazeteciler hemen AİHM’ye saldırdılar. Bir dil oyununa başvurarak "AİHM’nin başörtüsü takmayı yasaklamaya kalktığını" söylemeye başlayarak neredeyse AİHM’yi İslam düşmanı ilan etmeye kalktılar. Halbuki, AİHM kararında bir Hıristiyan ve bir Yahudi hakkında daha önce verilen benzer kararlara da atıfta bulunuluyordu. Bu çevreler giderek türban kelimesi ile başörtüsünü eşanlamlı kelimeler olarak kullanmaya başladırlar.

* * *

Baş örtmenin türlü şekilleri olduğu gibi türban sadece bu şekillerden birisidir.

Türban takanın niyeti ne olursa olsun Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni kendi Anayasa’sından dahi üstün gördüğünü beyan eden imzası geri çekilmediği sürece AİHM’nin verdiği karar Türkiye’yi bağlar. Mahkeme’nin kararı her ne kadar sadece üniversitelerle ilgili olsa da AİHM genelde türbanı bir siyasal sembol olarak ilan etmiştir. Artık kimsenin "Ben bu kararı saymıyorum" demesi mümkün değildir. Mahkemeyi taraf tutmakla itham etmek de beyhude bir çabadır.

Hele hele AİHM’nin (türbanlı) Merve Kavakçı ve Nazlı Ilıcak’ın "seçme hakkının ihlal edildiğine" dair aldığı kararını beğenip, Leyla Şahin’in aleyhine verdiği kararı yok saymak sadece basitliktir.

* * *


Buradan hareketle; Cumhurbaşkanı’nın eşinin türban stili başörtüsünden vaz geçip başka türlü başını örtmesini teklif edenlerin "Vay sen Hayrünnisa Hanım’ın başörtüsünü çıkarmasını mı teklif ediyorsun!" diyerek üzerine yürümek laf ebeliğinden öte gerçeği tahrif etmek, cehaletin arkasına sığınmak ve de yalakalığın dik alasıdır.

Hayrünnisa Hanım’ın dini inancının dışına çıkıp başını açmasını isteyenler öbür köyün bağnazlarıdır ama Cumhurbaşkanı’ın eşinin AİHM kararına saygılı ve olumlu tepki vermesini, dolayısıyla Cumhurbaşkanı’nın hukuk devletine yakışır bir şekilde davranmasını talep etmekte hiçbir garabet yoktur.

AİHM
’nin bir davayı reddetmesinin bir müeyidesi yoktur ama nasıl ki devlet Merve Kavakçı’ya 4, Nazlı Ilıcak’a 5 bin Euro tazminat ödeyerek Mahkeme kararına saygısını göstermek zorunda ise Cumhurbaşkanı da sembolik hareketlerle hukuka saygısını göstermelidir.

* * *

Öte yanda Cumhurbaşkanı devlet adamı olarak görev yapacaksa her iki kişiden birisinin oyu ile seçimi kazanan partinin kendisini cumhurbaşkanı yaptığını unutmadan o partiye oy vermeyenlerin de cumhurbaşkanı olmak üzere yemin ettiğini her daim hatırlamalıdır.

AKP’ye oy vermeyen %53’ün hepsinin türbanı siyasi bir sembol olarak gördüğünü söylemek abesle iştigal olur ama bu kitlenin önemli bir bölümünün tehdit algılaması içinde olduğunu kabul etmek gerekir.

* * *

Eğer Cumhurbaşkanı ve eşi bu konuda duyarsız davranırlarsa, herhangi bir kasabada başörtüsü ile örtünen bir hanıma, sadece aksi bakışlarla da olsa, dayatma yöntemi ile türban taktırırlarsa Cumhurbaşkanı bundan sorumlu olacaktır!
Yazarın Tüm Yazıları