Kaptanlığı bırakmayacağım …

Gündemin ilk maddelerinden biri Türkiye-AB ilişkileri. Abdullah Gül ile konuştum : “AB projesini bırakmaya hiç niyetli değil, aksine… Olli Rehn deseniz onun da öncelikli dört beklentisi var… Sarkozy’den gelen haberler de tahminlerin aksine olumlu.

Haberin Devamı

Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesi, içeride ve dışarıda bir çok açıdan tartışıldı. Belirli bir kesimde de “Ne olacak şimdi Türkiye- AB ilişkileri” sorusunun sorulmasına neden oldu.

 

Ben de çok merak ediyordum. Zira Avrupa Birliği’ne tam üye olma fikrine en samimi şekilde inanmış kişilerin başında hep Gül’ü gördüm.

 

Başbakan’ın dahi, politik açıdan işine geldiğinden dolayı AB projesine destek verdiğini, oysa kalbinin derinliklerinde AB’ nin yatmadığını biliyorum. Önemli bir sıkışma durumunda, Erdoğan’ın direnip sonuna kadar mücadele etmek yerine, sırt dönüvereceğinden eminim.

Haberin Devamı

 

Gül ise, öyle değildi.

 

İktidara gelmeden önce, Avrupa Konseyi veya Avrupa Parlamentosu koridorlarında, Brüksel’de AB Komisyonu temaslarında karşılaştığım Gül, hep inançlı kaldı. Zor günlerde Başbakanı frenledi. Masanın altından ayağına basıp susmasını sağladı. Avrupa kültürünün en önemli unsurlarından sayılan uzlaşıya inandığından dolayı da kazandı.

 

Bundan önceki hükümetin AB bayraktarlığını yapan Gül artık yok. Her ne kadar Ali Babacan bu işin altından rahatlıkla kalkabilse dahi yine de, Gül ’ün yokluğuhükümet katında ve bürokraside mutlakahissedilecektir.

 

İşte soru işaretleri de bundan kaynaklanıyordu.

 

Gül’süz bir AB projesi nasıl yürüyecek?

 

Bütün bu soruların yanıtlarını aradım.

 

Kayseri’de seçim kampanyasının en hararetli günlerinden, bugünlere kadar sık sık karşılaştık ve AB’yi konuştuk. Her defasında hep aynı heyecanla, Cumhurbaşkanlığı sürecinde AB projesini ön plana çıkaracağını anlattı.

Haberin Devamı

 

Göreceksiniz, asıl bundan sonra çok daha aktif olacağım. AB projesinin bayraktarlığını bırakmayacağım” dedi.

 

Gül ile çok uzun konuştuk. Baktım ki, kafasında neler yapacağını planlamış bile…

 

Cumhurbaşkanı olarak AB başkentlerini ziyaret edeceğim. Onlara AB’nin bizim açımızdan ne kadar önemli olduğunu açıklayacağım” derken, önceliğini de yine AB konusuna ayıracağını vurguluyordu.

 

Gül, hem Brüksel’de, hem de AB başkentlerinde çok yakından tanınan ve saygıyla karşılanan, sözüne güven duyulan bir isimdir. Şimdi, Cumhurbaşkanı olarak yapacağı girişimlerin ağırlığı da önemlidir.

Sarkozy ile birileri konuşacaksa, bu konuda en rahat ilişki kurabilecek kişi yine Cumhurbaşkanı Gül olacaktır. AB başkentlerini sık sık dolaşan bir Cumhurbaşkanı’nın getireceği ağırlık büyük katkı yapacaktır. Hele son yedi yıl süresince Sezer’in bir tek AB gezisi dahi yapmadığını düşünecek olursak, Gül’ün açacağı yeni süreç Türkiye’ye büyük yarar getirecektir.

Haberin Devamı

 

Kuşkusuz Gül’ün bu faaliyetleri, AB konusunu hükümetin elinden almak anlamına gelmiyor.

 

Cumhurbaşkanı olarak, hükümetin çalışmalarına ekstra bir destek getireceğini söyleyen Gül, sadece sembolik bir destekle kalmayacak. Aynı zamanda, projenin lokomotifliğini de yapacak.

 

Etrafında bir AB akil adamları komitesi oluşturacak. Gerektiğinde hükümeti uyaracak. Gerektiğinde bürokratları toplayarak, onları yönlendirecek.

 

Tabii, açıkça söylemiyor, ancak bir süre sonra Başbakan ile ters düşebileceğinin de farkında. Deneyimi ve Başbakana olan yakınlığı sayesinde bir sürtüşme yaratmadan işin üstesinden gelebileceğine inanıyor.

 

Erdoğan’a Ak Parti (AKP) içinde hayır diyebilen tek kişi olduğundan dolayı, dışarıdan dahi olsa, Başbakanı ve Kabine’nin diğer üyelerini bazen yönlendirecek, bazen cesaretlendirecek, bazen de yatıştıracak.

Haberin Devamı

 

Gül’ün en büyük özelliği soğukkanlı olmasıydı.

Bundan sonra da, Abdullah Gül Avrupa Birliği’ne doğru yürüyüşün bayraktarlığını veya kaptanlığını yapacaktır.

 

Bu konuda benim hiçbir kuşkum yok.

                                 *                               *                               *

 

AB’NİN, DÖRT BEKLENTİSİ VAR…

 

Avrupa Komisyonu da tatilden çıktı ve işbaşı yaptı.

 

Ancak çok ilginçtir, tatil döneminde yine de en yakından izlenen konuların başında, Türkiye’deki genel seçimler ve özellikle de Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı konusu vardı.

 

Asıl yankıları bu ay içinde daha iyi anlaşılacak, ancak daha şimdiden şu kadarını söyleyebilirim ki, Avrupa Birliği son gelişmelerden memnun ve bunları, Türkiye demokrasisinin olgunluk sınavından geçtiği şeklinde yorumluyor.

Haberin Devamı

 

Tabii bütün bunlar söz…

 

Bir de işin özü var…

 

Özünde ise, durum pek parlak değil.

 

Zira Türkiye kendini öylesine seçimlere verdi ki, Avrupa Birliği projesi tümüyle unutuldu.

 

Koskoca bir yıl süresince bir tek adım atılmadı.

 

AB dosyası Türkiye tarafından adeta kapatıldı.

 

Avrupa Komisyonubu durumdan hiç memnun değil.

 

Nedeni de basit.

 

Saat işliyor ve kasım ayı başında İlerleme Raporu yayınlanacak.

İlerleme raporu, müzakerelerin karnesidir.

Bu karne son derece önemli. Komisyon, bu karneye dayanarak Türkiye’nin çabalarını köpürtecek ve müzakerelerin dondurulmaması gerektiğini savunacak.

 

Oysa, karneye baktığımız zaman, yukardan aşağıya kırık notlarla dolu olduğunu görüyoruz. Hele dört bölüm var ki, koskocaman birer sıfır almış durumdayız. Kasım başına kadar bunları düzeltebilirsek ne ala. Hiç değilse, ortalamamız geçerli düzeye gelecek. Aksi halde, çok daha güç duruma düşeceğiz.

 

Hiç zaman harcamadan düzeltilmesi gerekenler de şunlar:

 

1.)   301’inci MADDE

2.)   VAKIFLAR YASASI

3.)   OMBUDSMANLIK YASASI

4.)   SAYIŞTAY YASASI

Yazarın Tüm Yazıları