Gülcü müsün, Sezerci misin

MEMLEKETİMİZ yine ikiye bölünmüş durumda...

Bir tarafta Sezer’in arkasından "Gidiyor, 70 milyonu takmış da arkasına" diye ağıt yakanlar var...

Diğer tarafta ise...

"Geliyor, milletin evladı Çankaya’ya geliyor" diye Abdullah Gül için temenna çekenler...

Ve biz de...

Memleketimizin "hızlı cepheleşme yeteneği"ni bir kez daha keşfetmenin şaşkınlığını yaşıyoruz...

Her cepheleşme ortamında olduğu gibi bir kez daha taraf olmamız dayatılıyor bize:

"Seç bakalım tarafını!" diyorlar...

Ve ardından ekliyorlar:

"Sezerci misin? Gülcü mü?"

* * *

Neden Sezerci olayım ki?

Doğru... Kırmızı ışıkta durdu.

Doğru... Hediye falan kabul etmedi.

Doğru... Görgüsüzlük, sakillik, avamlık yapmadı...

Doğru... Hep tevazu sahibi oldu...

Doğru... Beytülmal konusunda olağanüstü titizlik gösterdi...

Doğru... En küçük bir laubalilik örneği sergilemedi...

Doğru... Ne eşi çığırından çıktı, ne çocukları...

Evet, bütün bunlar doğru...

Ve fakat...

Lütfen söyler misiniz?

O "çatık kaş"ı ne yapacağız?

O "devlet" denilen aygıtın çelik pırıltılı ve buz gibi soğuk yüzüyle bizi baş başa bırakmasını nasıl içimize sindireceğiz?

Her atamasında, her vetosunda, her tutumunda "İlle de CHP’li olsun" kaygısı gütmesini, dahası bu kaygısını göstermekten derin bir haz duymasını ne yapacağız?

Bürokrat atamalarında "Bunun karısı başörtülü mü?" diye apartman kapıcılarından tüyo aldırtmaya çalışmasını nasıl izah edeceğiz?

"Çile bülbülüm çile" şarkısında geçen "Allah" sözcüğünü yüksek sesle söylemeyecek denli laiklik titizlenmesi, kafa bulunacak bir titizlik olarak görülmeyecek mi tarafımızdan?

Görev yaptığı süre içinde katıldığı tek gayri resmi faaliyetin, hükümet aleyhinde kelle koltukta yayın yapan televizyon kanalının düzenlediği tören olmasına kafayı takmayacak mıyız?

Liberali sevmez... Kürtçe konuşmak isteyeni sevmez... İkinci cumhuriyetçiyi sevmez... Dini özgürlük talep edeni sevmez... AKP’yi sevmez... Aşırı milliyetçiyi sevmez... Medyayı sevmez...

Hadi sevenlerinin kendisine "İkinci Atatürk" muamelesini yapmasını anlıyoruz...

Peki ama söyler misiniz "sevilmeyenler" neden sevsinler ki kendisini?

* * *

Durun bir dakika!

Hemen "Seni gidi Abdullah Gülcü seni" diye başlamayın...

Ne yani?

Sezer’den razı olmadık diye Abdullah Gül’den sorgusuz sualsiz razı olmamız kaderimiz midir?

Sezer’in otobüsüne binmeyenlerin yazılmamış yazgısı, Abdullah Gül’ün otobüsüne binmek midir?

Onun hesapçılığını...

İktidar tutkusunu...

İstemiyor gibi yaparken içten içe yanıp tutuşmasını...

Demokrat maskeli muhafazakárlığını...

Tebessüm maskeli inadını...

Gizli ekipçiliğini...

Başkaları için almadığı riski kendi ikbali için almasını...

Bir tarafa bırakıp...

"Sezer’den kurtulduk / Yaşasın Abdullah Gül" sloganını mı atacağız?

* * *

40 yaşındayım...

Daha önce de yazdım:

Aklım ermeye başladığı günden beri gelmiş geçmiş hiçbir cumhurbaşkanı, benim cumhurbaşkanım olmadı...

Sezer de olmadı...

Abdullah Gül’ün de olacağını hiç sanmıyorum.

Ayrıca size bir tüyo vereyim:

Rahat olun:

Başınızdaki cumhurbaşkanının sizin cumhurbaşkanınız olmamasının öyle kahredici, ezici, öldürücü bir tarafı yok...

Tecrübeyle sabittir.
Yazarın Tüm Yazıları