Ankara’da garip bir sessizlik var

ANKARACumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turuna girilirken, Ankara merak içinde. Hala “acaba Gül sorunsuz seçilebilecek mi?” diye soranlar var. İstanbul’dakiler her ne kadar “evet, seçilecektir” deseler de, Ankara o kadar emin değil. Sanki, Cumhurbaşkanlığı seçiminin üçüncü turu olan 28 Ağustos gününe kadar birşeyler olacakmış gibi bir beklenti var. “Türbanlı first lady” imajı bazı kesimlere hala çok aykırı geliyor.

Haberin Devamı

Sabah uçağa binince, farklılık hemen kendini gösteriveriyordu.

 

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunu izlemek üzere Ankara’ya gelirken, uçakta İstanbul’un tanınmış simalarıyla karşılaşınca anladım.

 

Neden gidiyorsunuz?” diye sormaya bile gerek yok.

 

İlk turun kokusunu almak için Ankara’nın yolunu tutan gazeteciler aynı sorularla doluydular.

 

Acaba bir sorun çıkacak mı?

 

Yoksa, Abdullah Gül daha rahat şekilde mi seçilecek?

 

Tanıdıklara dikkat ediyorum, hepsinin elinde Milliyet gazetesi. Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin’in  tarafından kaleme alındığından kimsenin kuşkusu olmayan, gazetenin birinci sayfasından yayınlanan imzasız başyazı var.

 

Haberin Devamı

Ergin son derece dengeli yazmış.

 

Yazı üzerinde tartışılıyor.

 

Seçimin Anasaya uygun şekilde yapıldığına dikkat çektikten sonra, hiçbir dış müdahele olmaması gerektiğini yazmış. Birilerine mesaj vermiş...” diyenler var.Bir başkası ise “Ancak tepki gösterenlere de hak verilmesi gerektiğine dikkat çekmiş” diye devam ediyor.

 

Gazeteci takımı arası dedikodulu sabah sohbeti...

 

Ankara’ya indikten sonra da aynı havanın devam ettiğini hissettim.

 

Bir sessizlik var.

 

Neden kaygılanılıyor tam belli değil.

 

Belli olan, seçimin sonuçlanacağı 28 Ağustos gününe kadar “Birşeyler olacak mı, olmayacak mı?” kuşkularının devam edeceği.

 

Haberin Devamı

Ne olabileceği konusunda kimsenin bir fikri de yok.

 

Sadece bekleniyor.

 

Ne beklendiği de belli değil.

 

Galiba bu bir alışkanlıktan kaynaklanıyor. İçimizden atamadığımız, kafalarımızdan çıkaramadığımız bir alışkanlık.

 

Kırmızı çizgilerden biri sayılan “Çankaya’ya türbanlı first lady” nin, toplumun bir kesiminde nasıl karşılanacağı hala hesaplanamıyor.

 

Bundan dolayı ortada bir rahatsızlık var, ancak boyutu anlaşılamıyor.

 

Ne olursa olsun bu defa durum biraz farklı görünüyor.

 

CHP dışındaki muhalefet partileri, Gül’e oy vermeseler dahi, oturumlara katılarak önemli bir mesaj veriyorlar. Politikaya dışardan müdahale edilmemesini, politikanın politikacılara bırakılmasının daha doğru olacağının altı çiziliyor.

 

Haberin Devamı

Bu yaklaşım son derece önemli.

 

Önemli olmasına önemli de, yine de Ankara’daki o garip havayı dağıtmaya yetmiyor. 28 Ağustos günü ertesine kadar da aynı bulutlanmanın süreceği anlaşılıyor.

 

                                             *                               *                               *

BU İŞTEN EN KARLI DSP ÇIKTI...

 

Seçimler öncesinde esen bağımsız adaylık veya ittifak yapma-birleşme fırtınasındangeri kalanlara şöyle bir baktığımızda,  bugünkü durumun tahminleri hiçte doğru çıkartmadığını görüyoruz. Bu grubun içinde en iddialı olan DTP idi.

 

Kolaylıkla 40’a yakın bağımsız çıkarabileceklerini söylüyorlardı. Oysa AKP, Güneydoğu’yu da sildi süpürdü.  DTP’yi büyük bir hayal kırıklığına uğrattı.Bugünkü durumları hiçte iç açıcı değil.

 

Haberin Devamı

Genç Parti’debüyük iddialarla seçime girmişti.

 

Mazot tartışmaları ile gündemi bir süre elinde tutan Cem Uzan, yüzde 40’lara varan bir oy oranı beklediklerini söylüyordu.

 

Bırakın yüzde 40’ları, Genç Parti silinip yok oldu. Herhalde bir daha seçimlere girmeyi dahi düşünmezler.

 

DP ile ANAP’ın durumları da gözler önünde.

 

Hala nedenleri tam anlamıyla belirlenemeyen bir şekilde bu iki parti çöktü.

 

Çok yazık oldu. Zira her ikisi de kolay kurulmamışlardı. Çok emek sarfedilmiş ve üzerinde çok çalışılmış partilerdi. Ülkemizi bir süre yönettiler. Ancak, hesapları tutmadı. Birileri bir hata yaptı ve silindiler.

 

DSP ile CHP’nin birleşme sürecinde de, hemen herkesin söylediği “Tamam Deniz Baykal Zeki Sezer’i yedi. DSP bir daha kolay kolay belini doğrultamaz. CHP onu yutar” idi.  Oysa bugün bakıyoruz, DSP ne kaybetmesi, tam aksine, bu süreçten en karlı çıkan taraf olmuş. 13 milletvekili ve kendine özgü tutumuyla, parlamentoda yerlerini aldılar. Hem de anahtar bir parti konumuna gireceklerinin sinyallerini veriyorlar.

Haberin Devamı

 

Zeki Sezer, tutumuyla bizim kafamızdaki liderlerden olmadığını gösterdi. CHP ile pazarlığını sıkı tuttu ve partisini Meclis’e taşımayı bildi. Bugün geriye dönüp baktığımızda, CHP’nin bu birleşmeden ne kazandığını hesap edemiyoruz.  Ancak, DSP ise yedinci olağan kurultayından verdiği resimlerle, seçimden güçlenerek çıktığını ortaya koyuyor.

 

DSP’nin diğer ilginç yaklaşımı CHP’nin aksine Cumhurbaşkanlığı seçimini boykot etmemesi. Kendi adayıyla seçimlere katılması.

 

DSP bu tutumuyla, Gül’ün Cumhurbaşkanlığına farklı yaklaştığını ortaya koyuyor. Kendi adayını ilan ederek, toplantıya katılacağını gösteriyor. Gül’e oy vermese dahi seçimlerin engellenmemesinisağlamaya çalışıyor.

 

Bu yaklaşımlarıyla,  Ecevit’in partisi ayakta kalacağa benziyor.

Yazarın Tüm Yazıları