Türbanlı bir kadının plaj güncesine dair

BİR zamanlar...

Türbanlı kadınlar için üretilen ve adına "tesettür mayosu" denilen maskaralıkla ilgili olarak, "Vazgeç türbanlım sen bu aşktan / Sana uymaz bu sakil buluş" mesajını işleyen bir yazı karalamıştım..

O yazıda özetle şöyle demiştim...

* * *

"Ey türbanlı kızlar!

Tamam, türbanınızla Tophane’deki kahvelere takılıp okey oynuyorsunuz... Nargile içiyorsunuz... Çorlulu Ali Paşa Medresesi’nde erkek arkadaşlarınızla şiir tartışması yapıyorsunuz...

Bazen televizyonların gündüz programlarının vazgeçilmez konuk profilini oluşturuyorsunuz, bazen de İstiklal Caddesi’nin arka sokaklarındaki marjinal mekanların entel-dantel müdavimlerinin başını çekiyorsunuz...

Marka kıyafetler peşindesiniz...

Sizin için ’tesettür defilesi’ yapılıyor, memnun oluyorsunuz...

Sizin için ’Tesettür Kuaför Salonu’ açılıyor, sorun çıkarmadığınız gibi ilgi de gösteriyorsunuz...

Bazen Reina’nın kapısında görünerek, bazen de Tarkan’ın konserinde sallanarak herkesi şaşırtıyorsunuz... En az diğer hemcinsleriniz gibi siz de şu dandik ’kişisel gelişim’ setlerine meraklısınız...

Siz de ’Avrupa Yakası’ndaki kızlar gibi konuşarak dikkat çekmek istiyorsunuz... Yani...

Bir ’modern mahrem’ olarak, modern hayatın gereklerinin hiçbirinden vazgeçmiyorsunuz...

Hiçbirine itirazım yok...

Ne isterseniz onu yapın, nasıl isterseniz öyle yaşayın...

Karışmak haddime düşmemiş...

Ancak...

Ey türbanlı kızlar!

Kabul ederseniz, bu ultra liberal yaklaşımımın, bu ’Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ tavrımın tıkandığı bir yer var...

Nargileye, okeye, tessettür defilesine, Tarkan konserine, marka kıyafetlere, hatta kişisel gelişim setlerine bile ’gönül rahatlığı’yla ’evet’ diyen bu yürek, iş ’tesettür mayosu’ adı verilen maskaralığa gelince isyan ediyor...

Tesettür kıyafetleri satarak zenginliklerine zenginlik katan ’hacıağa’ tüccarların buluşu olan ’tesettür mayosu’nu, mankenler üzerinde gördüğümde inanın hem gülmüş, hem de utanmıştım.

Çünkü ben ömrümde böyle sakil, böyle tatsız bir kıyafet modeli görmedim. Yani demem o ki:

Madem yaşamınızın çerçevesini belirleyen kutsalınız, sizin denize ancak ’tesettür mayosu’ adı verilen tuhaf giysiyle girmenize izin veriyor, o halde ne olur şu deniz sevdasından vazgeçin...

Bunu bir ’istisna’ kabul edin. Sonra da ’İstisnalar kaideyi bozmaz’ diyerek modern hayatın gereklerini yerine getirmeye devam edin...

Ama yine de son karar sizindir..."

* * *

Evet, aynen böyle yazmıştım.

Yazıdaki "Denize de girmeyiver" önerisine türbanlı kadınlardan acayip tepki almıştım.

En görkemli tepki ise Zaman Gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca’dan gelmişti.

Nihal, "Bunu nasıl yazarsın? Sana ne?" falan demişti...

Ancak...

Baktım, aynı Nihal, dün Hürriyet’te "Tesettürlü bir kadının plaj güncesi" başlığıyla yayınlanan hakikaten şahane ve ironinin dumanını attırdığı yazısıyla...

Benim dediğim noktaya gelivermiş. Durum şudur:

"Hem tesettürümü taşırım, hem de pek sevdiğim denizime girerim" diye yola çıkan "bizim" Nihal, yıllarca o plaj senin, bu kör nokta benim, o tekne senin, şu kadınlara mahsus havuz benim...

Gezip dolaşmış. Ve fakat...

Gün akşam olduğu halde "zavallı" Nihal, deniz keyfini şöyle gönül rahatlığıyla çıkaracak bir mecra bulamamış.

"Tesettür mayosu"nu denemiş, ortaya çıkan sakil görüntüyle en başta kendisi kafa bulmuş. Kör noktaya gitmiş ama namahrem meselesi yüzünden içi hiç mi hiç rahat edememiş. Tekneyle olmamış, tesettür otelinde olmamış...

Olmamış da olmamış...

Böylece...

"Hem türbanımı giyerim, hem de denize girerim" çabası, bıktırıcı, kahredici ve nafile bir çaba olarak kalmış.

Ve Nihal, "Plaj güncesi"ni trajik ve adamın içine işleyen şu cümleyle bitirmiş:

"Denizden ayrılıyorum, kendiliğinden oluyor bu... Nasıl derler, ilişkimiz yürümüyor."

* * *

Ben de diyorum ki:

Demedim mi nazlı Nihal ben sana...

Bu sevda olmaz diye! Bu aşk yürümez diye!

Demedim mi ben sana?

"Türban" ile "deniz" apayrı dünyalara aittir diye!

Demedim mi ben sana?

Arada, nasıl derler, müthiş bir kültür farkı var diye...

Fakat ne yazık ki, sakalım olmasına rağmen, beni dinlemedin.
Yazarın Tüm Yazıları