İbre İran’a kayarken

ABD, Irak’ta enkaz kaldırma işini Birleşmiş Milletlere’e terk edip, Devrim Muhafızlarını terör örgütü ilan etmeye hazırlanırken ibreyi İran’a çeviriyor. Bu gelişmeler, Irak nedeniyle yaşadığımız sorunlara yenilerinin eklenme riskini taşıyor.

Her türlü provokasyona açık bir dönemde Türkiye’de çatışma riskleri artıyor.

ABD’nin Saddam ile hesaplaşmasının Türkiye açısından yol açtığı sonuçlar ortadayken, bir on beş yıl daha bölgedeki kaynamaların bizim açımızdan nelere mal olacağını hesaplayabilir miyiz?

Bu riskleri azaltmak hepimizin sorumluluğu. Çatışmayı körüklemek çok kolay, ya sonuçlarının yol açacağı zararları gidermek?

UZLAŞMA MESAJI

CUMHURBAŞKANI Sezer dün Hacı Bektaş Veli etkinlikleri nedeniyle yayınladığı mesajda, "Yarınlarımızın barışçı, sağlam temeller üzerinde biçimlendirilmesi için çatışma yerine uzlaşma kültürünü benimsemeliyiz" demişti.

Bu mesajın mürekkebi kurumadan Sezer, Tayyip Erdoğan’ın götürdüğü hükümet listesini kabul etmedi.

Bunun nedenini anlayabiliyorum.

Erdoğan, seçim gecesi "kendisine oy vermeyenlerin hassasiyetlerini de göz önüne alacağını" vaat etmesine rağmen, hükümet listesini Cumhurbaşkanı’na sunmadan bir gün önce bildik üslubuyla açıklamalar yaptı.

Sezer’i durduk yerde hedef aldı. "Ben ekibimi yaptım. Onlarla ben çalışacağım. Bu kabul edilmeli. Eğer etmezse alır listeyi dönerim" gibi şeyler söyledi. Bunlara gerek var mıydı?

Bu meydan okuma üslubuna karşılık Sezer listeyi reddetti.

Sezer’in listeyi kabul etmemesine de gerek yoktu.

Bu üslupla Türkiye’nin önümüzdeki dönemde ihtiyacı olan uzlaşma kültürünü geliştirmek mümkün mü?

LATİFE HANIM

BAŞBAKAN Erdoğan
, Abdullah Gül’ün eşinin türbanıyla ilgili sorulara verdiği yanıtta Atatürk’ün eşini ve annesini örnek gösteriyor.

AKP’ye yönelik bu sorular devam edecek. Kaygılar da devam edecek, bu konudaki tartışmalar da.

Ve bunlar maalesef önümüzdeki dönemde cumhurbaşkanlığı makamının üzerinde hep gölge düşürecek.

Başbakan kendisine oy vermeyenlerin hassasiyetlerini anladığını iddia ediyorsa bu sorular karşısında öfkeye kapılmamalı. Tartışmalara açık olmalı.

Erdoğan, Atatürk’ün annesinin ve eşi Latife Hanım’ın da başlarının bağlı olduğunu söylüyor. Her şeyden önce Latife Hanım, cumhuriyet karşıtı tutucu güçlerin, Atatürk’ü ve siyasetini yıpratmalarına neden olmamak için dışarı çıkarken başını örtüyor.

Diyelim ki başı örtülüydü.

Türk kadınlarının yüz yıl önceki durumu bugüne örnek olabilir mi?

Yüz yıl önceki kadınları örnek alan bir cumhurbaşkanı eşi, bugünküleri temsilde zorlanmaz mı?

Ayrıca böyle örneklerden medet ummak, bu topraklarda yaşayan kadınların yüz yıldan beri verdikleri eşitlik mücadelesini görmezden gelmek, yok saymak anlamına gelmez mi?
Yazarın Tüm Yazıları