Gül daha önce piyasa dostuydu

ÇOK iyi hatırlıyorum; Abdullah Gül’ün ilk AKP Hükümetinde Başbakan olduğu dönemlerdi. IMF’le anlaşmanın olup olmayacağı tartışmalıydı, AKP’de IMF’e rest çekme eğilimi ağır basıyordu ve piyasalar giderek kötüleşiyordu.

O dönem baş başa görüşmelerimizde Gül’e, mutlaka piyasalara güven verilmesi gerektiğini, IMF’le anlaşmanın devam etmesi gerektiğini, aksi takdirde yeni bir krize sürükleneceğimizi anlatmaya çalışıyordum. Gül o dönem dikkatle dinler, uyarılarımızı dikkate alır, özellikle Londra’daki tanıdıklarından uyarılarımızın doğru olup olmadığını sorgulardı.

Bu nedenle IMF’le anlaşmanın sağlanmasına dönük kararlar açıklanırken, özel olarak o toplantıda bulunmamı istemiş, daha sonra çeşitli bahanelerle bir araya geldiğimizde. çevremizdekilere o dönemki kaygılarımın haklılığını, zor dönemlerden nasıl geçildiğini anlattığına şahit olmuştum.

Daha sonra çeşitli yazılarımda da, AKP’nin başarısında o dönem alınan doğru ekonomik kararların etkisinin büyük olduğunu, doğru kararlar verilmesinde Abdullah Gül’ün katkısını, Gül’ün parti içinde "sağduyuyu" temsil ettiğini, aynı zamanda "piyasa dostu "bir tavır sergilediğini yazmıştım.

Bir süredir ise Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmesi gerektiğini, AKP’nin merkeze kayması için bunun şart olduğunu, devlet içinde artık çatışmanın olmaması gerektiğini, geniş çaplı bir uzlaşmanın gereğini yazıp duruyorum.

Bu yazılara karşı "uzlaşmanın sandıkta zaten olduğunu" söyleyen çok tepki aldım ama hala söylüyorum ki; AKP’ye verilen oylar ,Gül’ün dediği gibi, kendi cumhurbaşkanlığı için verilen oylar değildi, istikrar için verilen oylardı. Halbuki Gül Cumhurbaşkanlığında ısrar ederek, kazanılan görece istikrarın yeniden yitirilmesine neden olabilir.

Piyasaların birkaç gündür nasıl bozulduğunu hep birlikte görüyoruz. Bunda elbette dış dünyadaki gelişmeler önemli rol oynuyor ama Gül’ün yeniden aday olmasıyla, içerdeki istikrarın bozulacağı tehlikesi de bu kötüleşmede önemli paya sahip.

Şu anda daha tedirginlik aşamasında olduğumuz halde piyasalar etkileniyor. Bir de çatışmanın artacağına, siyasi kaosun büyüyeceğine ilişkin ipuçları gelmeye başlayınca, çeşitli kesimlerden açıklamalar gelince, o zaman piyasaların ne hal alacağını düşünsenizeÖ

FİNANCİAL TİMES YAZISI BİLE YETER

Kategorik olarak Gül yandaşlığı yapanlar, piyasalardaki kötüleşmenin tümüyle dış kaynaklı olduğunu, Gül’ün adaylığının etki etmediğini söyleyeceklerdir. Çünkü bu konudaki tartışmalar son dönemde "futbol takımı taraftarlığı"na dönüşmüş durumda.

Halbuki dış dünyada Gül’ün adaylığı için çıkan yazılara baksalar bile, yurt dışı kaynaklı fon akışının Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığından nasıl etkileneceğini hemen anlayabilirler.

Bir tek örnekÖ Tüm dünyada finans sektörünün ilk okuduğu ve paralarına yön verirken güvendikleri gazetelerin başında Financial Times gelir. Financial Times, ’Gül, Türk ordusuna meydan okuyor’ başlıklı yazısında, Abdullah Gül’ün, ordunun ve laik kesimin tüm şüphelerine rağmen ikinci kez adaylığını ortaya koyarak kendisine karşı olanlara meydan okuduğunu yazmış. Gazetenin Ankara muhabiri Vincent Boland tarafından kaleme alınan makalede, Gül’ün ’laik ilkelere sadık kalma’ sözü verdiği, ancak ülkedeki laik kesimin bu konuda şüpheleri olduğuna dikkat çekilmiş. Gül’ün ’cumhurbaşkanlığı makamına layık’ bir politikacı olduğunun belirtildiği makalede, Gül’ün adaylığının ’ekonominin dengesinin bozulmasına ve ülkedeki istikrarın zedelemesine yol açabilecek hükümet ile ordu arasında muhtemel bir krizin oluşmasına değip değmeyeceği’ sorusunun önemi vurgulanmış.

Aynen bizim söylemek istediğimiz de bu: Gül elbette Cumhurbaşkanı olmaya layık biri ama şimdi, bu aşamada, değer mi? Tam ekonomik olarak yeni hamle yapıp ilk 10 ülke arasında girme fırsatı yakalamışken, Kuzey Irak, AB, Kıbrıs gibi devasa sorunları çözme imkanı varken, devlet içinde çatışmayla bunların başarılamayacağını anlamışken, olacak iş mi?
Yazarın Tüm Yazıları