PKK, DTP’lileri dövmemizi istiyor

DTP’li parlamenterlere nasıl muamele yapacağımızı bilemiyoruz. Dövelim mi, sevelim mi? Bir bölümümüz DTP’lilerin büyük bir fırsat yarattığı görüşünde. Diğer bölümümüz, PKK’yı terör örgütü diye dışlamadıkça dövülmeleri gerektiğine inanıyor. DTP’lilerin hırpalanmasını en çok isteyenler ise PKK’lılar. Nedenleri de çok açık…

Kafalarımız çok karışık.

 

TBMM’ye uzun bir aradan sonra yepyeni bir kadro geldi. Gelmeleriyle birlikte de, ezberimizi bozdular.

 

DTP’lilerden söz ediyorum.

 

Eskiden daha rahattık. Kendilerini bir bölüm Kürt oylarının temsilcisi olarak gören bu grubu ya hapishanelerde veya sorgulamalarda görürdük. Seslerini duymazdık. İstediğimiz gibi konuşurduk.

 

Şimdi, karşımızdaki sıralarda oturacaklar.

 

Her salı günü grup toplantısı yapacaklar ve bu toplantılar da, isteyen TV kanalları tarafından canlı yayınlanacak.

 

Acaba ilgi duyacak mıyız?

 

Diğer partilerle ilişkileri nasıl olacak?

 

Her tartışmada Meclis genel kurulu kavga meydanına mı dönecek, yoksa uygar bir tartışma zemini yaratılabilecek mi?

 

Bir bölümümüz, DTP’nin Meclis’e girmesini bir şans olarak görüyor. Şimdiye kadar başarılamamış olan bir diyalogun nihayet kurulabilineceğine inanılıyor.

 

Diğer bölümümüz ise, DTP’liler “PKK bir terör örgütüdür ve parti olarak bu örgütü reddediyoruz” demedikçe diyalog kurulmamasını, hatta hırpalanması gerektiği görüşünde.

 

DTP’lilerin Meclis’te hırpalanmalarını, hatta dövülmelerini asıl isteyen kesim ise, PKK. Bütün beklentisi de bu. Hatta sırf bu sonucu elde edebilmek için, Meclis çalışmaları sırasında eminim yeni suikastlar yapacak, toplumu tahrik etmek için elinden geleni yapacak.

Bundan daha iyi bir fırsat bulabilirler mi?

 

Söyleyecekleri şimdiden hazır:

 

Bu Türkler milletvekillerimizin sesini duymaya dahi tahammül edemiyorlar. Hemen vurup kırıyorlar. Biz de vurup kıralım…” diyecekler. Ellerinden geldiğince, DTP’lileri köşeye sıkıştıracak eylemler geliştirecekler.

 

Bizler bu oyuna düşecek miyiz?

 

Yoksa tam aksine DTP ile bir arada yaşamak, farklı görüşlerde olsak dahi, bir diyalog geliştirmek için elimizden geleni yapacak mıyız?

 

Eğer boş sloganlarla dolu, popülist davranışları tercih edersek, bir fırsatı kaçırırız. Zor olanı yaparsak, bu ülkeye büyük bir katkıda bulunuruz. Yoksa PKK’yı sevindirmekten ileri gidemeyiz.

                                             *                               *                               *

 

ONLARIN KAFASI DA ÇOK KARIŞIK…

 

Bizim kafamız karışık da, DTP’lilerin kafaları sanki çok mu net?

 

Nerede!

 

DTP’yi yakından incelediğiniz zaman, bu partinin ne kadar güçlükler içinde çalıştığını hemen anlayıveriyorsunuz.

 

İdeolojik farklılıklardan tutun da, genel yaklaşım farklılıklarına kadar çeşitli eğilimler var. Bazen birinin dediğini, diğeri kabul etmiyor. Bu görüş ayrılıkları zaman zaman saklanamaz ölçülere varıyor.

 

Tabii bütün bunların ötesinde, DTP’yi baskı altında tutan birçok unsur var.

 

Bir yandan İmralı unsuru var. Öcalan’ın dediği dediktir ve hiçbir eleştiri kabul etmez. Kendi gibi düşünmeyenler veya verilen direktifleri uygulamayanlar gözden düşer. Gözden düşen de, bir süre sonra unutulur gider.

 

Sadece İmralı mı?

 

Bir de PKK baskısı vardır.

 

Örgüt, siyasi arenada kendinin önüne hiçbir kurumun geçmesini kabul etmez. Seçtiği isimlerde de, tam bağlılık arar.

 

Üstelik bir tek PKK da yok. Birkaç PKK var. Kandil Dağı var. Her birinin beklentileri ve yaklaşımı da farklıdır ve partinin uyum göstermesi istenir.

Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bir de Avrupa’daki teşkilatın görüşlerinin dikkate alınması gerekir.

 

Açıkçası, tam bir deli kazanı.

 

Bu köşede daha öncede dikkatinizi çekmeye çalıştım. DTP’li olmak ve tutarlı bir politika izlemek, kurumlaşabilmek, bu koşullarda son derece güç.

 

DTP Meclis’e girdiği için, bundan böyle parti içi gelişmelerini daha yakından izleyeceğiz. Ne olduklarını, ne olmadıklarını ve güçlüklerini daha yakından göreceğiz. DTP belirli bir çizginin ötesinde etkinlik elde etmesin diye, PKK’nın nasıl elinden geleni ardına koymayacağını bire bir izleyeceğiz.

 

Canım, adamların güçlüklerinden bize ne” diyebilirsiniz.. Ancak unutmamamız gerekir ki, DTP’yi PKK’nın eline bırakmamak çıkarımıza değildir. TBMM’yi bir kavga alanına dönüştürmek de ülkemizin çıkarına değildir.

 

Karşılıklı olarak birbirimizi ne kadar iyi anlarsak, o kadar olumlu adımlar atabiliriz. Yoksa birbirimizi döverek, hırpalayarak bir yere varamayız.

 

İşte bütün bu nedenlerle, Türkiye’nin önünde son derece önemli ve son derece umutlu bir dönemin açıldığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Yeter ki, ne istediğimizi iyi bilelim.

 

Üzüm mü yiyeceğiz, yoksa bağcıyı mı döveceğiz?

Haberin Devamı

Yazarın Tüm Yazıları