Sanayici kendi başının çaresine baksın

HARVARD Üniversitesi’nin Türk iktisat profesörü Dani Rodrik "Değerli kur politikaları ülke ekonomisini frenler" demiş. (Sabah Gazetesi, 28 Temmuz 2007 Cumartesi)

Türkiye’de 150 yıldır ve son beş yılda da inatla ve ısrarla sürdürülen politika işte budur. Ben buna "yüksek faiz-düşük kur" diyor ve kıyasıya eleştiriyorum. Profesör Dani Rodrik, şunları söylüyor:

1. Ulusal paranın değerlenmesine izin vermeyen politika, Türkiye gibi ülkelerde gelişme potansiyeli olan sektörlerin büyümesine ivme kazandırıyor.

2. Bu ülkelerde imalat sanayinde ve tarım dışı sektörlerde kárlılık artıyor.

3. Bu sayede hem işçi başına üretim, hem de genel anlamda "sanayinin verimliliği" artıyor.

4. Düşük değerli ulusal para politikası, üretimin artmasıyla birlikte, yeni iş alanlarının açılmasını (işsizliğin azalmasını) sağlıyor.

5. Buna mukabil aşırı değerli ulusal para (resme dışarıdan bakan Dani hoca, buna "yüksek kur", Türkiye’den bakan biz ise "düşük kur" diyoruz.) yalnızca sürdürülebilir olmayan tüketim sürecini tetikliyor.

* * *

Bugün için sanayide verimlilik kavramını irdeleyecek bir yazı yazmayı planlıyordum. Önce Dani hocanın konuşmasını, sonra da Merkez Bankası Başkanı’nın "sanayiciler kurlardan şikáyet etmeyi bıraksın" diyen beyanatını okudum. Başkan şunu demek istiyor: Uygulanan "yüksek faiz-ucuz döviz" politikası, makro ekonomi bakımından doğrudur. Sanayicilerin, ucuz dövizden zarar görmesi bir mikro ekonomi sorunudur. Merkez Bankası’nı ilgilendirmez. (Yanlış bir saptama) Mikro sorunlar, mikro ekonomik önlemlerle çözülür. Sanayiciler, verimliliklerini arttırsın, marka ve model geliştirsin. Kárlılığı, bu önlemlerle elde etsin.

* * *

Sanayide veya genel anlamda üretimde verimlilik iki anlama gelir. Birincisi "emek verimliliği" ikincisi "toplam faktör verimliliği"dir. Emek verimliliği, işçi başına üretim demektir. Türkiye’de bu artmaktadır. İkincisi, kullanılan tüm girdiler başına üretimdir. Tüm gidiler denince bunun içine a) emek, b) sermaye, c) ham madde, d) teknolojik ve yönetsel bilgi girer. Türkiye’de bunun arttığına dair bir bilgi yok. Zaten bunun ölçülmesi de son derece zordur. Burada Profesör Rodrik’in "üretimde ölçek büyümesi, verimlilik artışı sağlar" tespitini hatırlamak gerek. Genelde verimlilik meselesinde iki husus önemlidir. Birincisi, emeğin verimi, ona refakat eden fizik sermaye arttıkça kendiliğinden artar. Buna da kısaca "verimlilik artışı" denir. Yani emek verimliliği artışı, aslında sermayenin, emeğin yerini almasından başka bir şey değildir. İkincisi, ürün kalitesini arttırıp, maliyeti düşürecek makine ve teçhizat gibi fizik yatırımların rantabilitesi, büyük hacimlerde üretim ve satış yapmaya bağlıdır. Küresel ekonomide büyüme, ihracata bağlıdır. İhracatta yüksek satış rakamlarına ulaşmak için dış talebi uyarmak gerekir. Bu da fiyatla olur. İhracatta ürün fiyatı, kur seviyesiyle doğrudan ilişkilidir. Bu da ucuz dövizle olmaz.

Son Söz: Satış artışı, üretim artışı; üretim artışı, verimlilik artışı getirir.
Yazarın Tüm Yazıları