Bizim mahalleye de bekleriz

DÜN sabah "bizim mahalleden" biriyle sohbet ediyordum. AKP’ye şiddetle muhalefet eden, Erdoğan’ı "Bu ülke için en büyük tehlike" olarak gören, dolayısıyla da beni şiddetle eleştiren bir "mahalle sakini".

"Meğer biz ayda yaşıyormuşuz" dedi.

"Hayır ayda değil, sadece kendi mahallende yaşıyorsun. Kafanı oradan dışarı çıkarmıyorsun. Dünyayı, kendin gibi düşünen üç beş arkadaşın, senin mahallende oturan azgın azınlığın üç beş faksından, e-postasından ibaret sanıyorsun. Mesele bu."

Önceki akşam geç saatlerde oturup bu seçimin kendimce bir bilançosunu çıkardım.

Aktif tarafına, "hoşuma giden şeyleri" yazdım.

Pasifine de "hoşuma gitmeyenleri"...

* * *

Önce bilançomun aktifinden başlayayım.

Yani hoşuma giden şeylerden.

Bu seçim şunu gösterdi.

Bu ülkede "yabancı düşmanlığı yapmak artık siyasi prim getirmiyor".

Bu ülkede, bir yandan sosyal demokrat olduğunu iddia edip bir yandan "misyonerlere" karşı bile savaş vermenin, bir azgın azınlık psikolojisinden ibaret olduğu ispatlandı.

Bu ülkede "özelleştirme" düşmanlığı yapmanın devri kapandı.

Bu ülkede, Avrupa Birliği karşıtlığının artık marjinal bir fikir olduğu anlaşıldı.

"O ne veriyorsa beş puan fazlası", "Mazot 1 lira" gibi ilkel popülist sloganların miadının dolduğu belli oldu.

Tek gıdasını korkudan alan, öcüler yaratıp bütün siyasetini bu öcü tembelliği üzerine kuran zihniyet de yok olup gitti.

Yani bundan sonra ülkenin yönetimine talip olacak siyasetçiler artık yeni bir şey söylemek zorundadır.

* * *

Başka hoşuma giden şeyler de oldu.

Musalla taşı sömürüsü ters tepti.

Cenaze başında, cami avlusunda yapılan siyaset, şehit üzerinden puan toplama pespayeliği ters tepti.

Sadece o mu?

Kendini bir bölgenin "etnik efendisi" sananlar da hezimete uğradı.

* * *

DTP’nin 23 bağımsız milletvekili çıkarmasına hiç itirazım yok.

Ama bölgedeki sonuç da Erdoğan’ın zaferidir.

PKK’nın "av sahası" sandığı o bölge de Türkiye’nin öteki bölgeleri gibi oy kullandı ve ülkenin bir ucu tekrar ötekine bağlandı.

Yani bu ülkede "etnik milliyetçilik" iflas etti, layık olduğu azınlık odalarına hapsedildi.

Başbakan Erdoğan’ın seçimin arkasından yaptığı konuşmayı çok beğendim.

O konuşmada, zafer sarhoşluğunun en küçük çizgisine rastlamadım.

Sandıktan aldığı gücü, rövanşa değil, değişim arzusuna çevirmeye ant içmiş bir siyasetçi gördüm.

O hal, o tavır da çok hoşuma gitti.

Bir de hoşuma gitmeyenler var.

Mesela daha ilk günden, "halk muhtırası" gibi kavramlarla rövanşist bir havaya girenler.

Bu sonucu, sadece Genelkurmay’ın bildirisine bağlayıp Erdoğan’ın ekonomideki başarılarını, son zamanlarda hem toplumun tamamına, hem askere sıcak yaklaşımını görmezden gelenler.

Daha ilk günden askerle maraza çıkarmak için işaret fişeği atanlar, provokasyona başlayanlar.

Yani böylesine büyük bir zaferden sonra Erdoğan’ın yapmadığını yapan, gönüllü rövanşistler.

Onların edası, hali tavrı hiç hoşuma gitmedi.

Sözlerinde, bakışlarında istilacı güçlerin irkiltici havasını sezdim.

* * *

Bana göre bu seçimde, azgın azınlıklar her cephede hezimete uğradı.

Umarım bu hezimet, kendini galiplerin safında gören azgın azınlıklara da ders olur.

Bir gün o şımarıklık da dersini alır ve bu ülke huzura kavuşur...

Kısaca, dün bizim mahallede biraz şaşkınlık, daha fazla düş kırıklığı vardı.

O nedenle diyorum ki, bizim mahalledekiler biraz dışarı çıkmalı, ama Başbakan artık bizim mahalleye de uğramalı...
Yazarın Tüm Yazıları