Para politikası ve riskler

CUMA günü yazımda bardağın dolu tarafı anlatıldı. Para politikasının tepki vermesini gerektirecek bir ortam oluşmaya başladığı vurgulandı.

Geçen yıl ortasındaki çalkantı öncesi bazı verilerle bugün karşılaştırıldı. Neredeyse, her şey eski düzeyine geldi. Ama, faizler nominal ve reel olarak (görünüşte) bugün daha yüksek. Döviz kurları çok düştü. O halde, Merkez Bankası kısa vadeli faizleri düşürmeli ve döviz kurlarının daha fazla düşmesine izin vermemeli denebilir.

Bir de bardağın boş kısmı var. Belki, bardak göründüğü kadar dolu değil, boş kısmı daha fazla.

KISA VADELİ FAİZLER

Geçen yılın sonunda, enflasyon hatırı sayılır bir biçimde hedeften şaştığı halde, bu yılın enflasyon hedefi geçen yılki hedeften düşük tutuldu. Bunun anlamı bu yıl ve gelecek yıllarda faizlerin yüksek kalması gerekeceği idi. Öyle de oluyor.

Merkez Bankası’nın bu aşamada kısa vadeli faizleri indirmesi bir kaç açıdan riskli görünüyor. Birincisi, siyasi risklerin henüz azalmamış olması. Bir hafta sonra seçimler olsa da, seçim sonuçlarının yaratacağı tablo ve bu tablonun Cumhurbaşkanı seçimine nasıl yansıyacağı henüz bilinmiyor.

İkinci risk enflasyondaki ana eğilimin değişip değişmediğidir. Biraz mevsimlik hareketlerle, biraz KDV indiriminin yardımıyla, biraz da göreli sıkı para politikasıyla yıllık enflasyon geçen yılın nisan ayı düzeyine düşmüştür. Ama, temel eğilimler konusunda daha güvenilir tahminler ancak eylül ayından sonra ortaya çıkabilecektir. Örneğin, seçimlerden sonra işbaşına gelecek hükümet geciktirilmiş kamu zamlarını devreye sokup enflasyonu da beklentileri de alt-üst edebilecektir. Kamu finansmanındaki göreli bozulmanın etkileri sonbahar aylarında daha iyi görülebilecektir.

Üçüncü risk güvenilirlik (reputation) riskidir. Merkez Bankası doğal olarak, geçen nisan ayında olduğu gibi, ters köşeye yatmaktan korkacaktır. Bugünkü üç-beş ekonomik veriye bakıp faizler konusunda acele edilmesi Merkez Bankası’nı 2-3 ay sonra zor durumda bırakabilecektir.

Dolayısıyla, en iyi şartlarda, kısa vadeli faiz indirimi, eylül ayı enflasyonu analiz edilip o dönemdeki makro ekonomik ve siyasi gidişatı gördükten sonra gerçekleşebilecek gibi görünmektedir.

KURLAR

Enflasyon hedefinin düzeyi ve bu hedeften uzaklık Merkez Bankası’nın döviz kurları konusunda net bir tutum almasını zorlaştıran bir etkendir
. Döviz kurlarının düşmemesine yönelik müdahaleler piyasada YTL’yi artıran bir operasyonlardır. Günlük döviz alım ihaleleriyle dahi Merkez Bankası bilançosunu dikkate değer bir biçimde artırmaktadır.

Döviz alımları yoluyla bastığı parayı Merkez Bankası’nın yeniden borçlanarak çekmeye çalışması orta vadede enflasyon üzerinde olumlu bir katkı yapma olasılığı azdır. Merkez Bankası döviz kurlarına müdahale edecekse, bilançosunu büyütmeden müdahale etmelidir. Bu da pek mümkün görünmemektedir.

Kısaca şu söylenebilir: Enflasyona odaklanmış bir para politikası bugünkü şartlarda piyasanın oluşturmaya çalıştığı döviz kuru ve faiz dengesini değiştirmeye yönelik olarak fazla etkili olamaz. Para politikasının bu dengenin değişmesi yönünde kullanılması enflasyon hedefini rafa kaldırmak anlamına gelir.
Yazarın Tüm Yazıları