Farkında mısınız Türkiye hızla kan kaybediyor

1- Bankacılıkta yabancı payı yüzde 42’ye yükseldi. 14 banka yabancıların oldu.

Acaba öteki ülkelerde durum nasıl? Oralardaki bankacılık sistemindeki yabancı payı ne kadar?

Liste şöyle:

Almanya’da yüzde 5, İtalya’da yüzde 8, Hollanda’da yüzde 11, İspanya’da yüzde 10, Danimarka’da yüzde 17, Avusturya ile Fransa’da yüzde 19.

Avrupa Birliği’nin bütün uyarılarına karşın Avrupa’nın gelişmiş ülkeleri bankacılıkta yabancıların payının yüzde 20’yi geçmesine izin vermiyor.

2- Borsa’da işlem gören hisse senetlerinin yüzde 70’i yabancıların elinde.

Yabancılar ellerindeki dövizleri Türkiye’ye getirip Türk parasına çeviriyorlar ve borsaya yatırıyorlar. Elde edilen kazanç tekrar dövize çevrilip yurtdışına çıkıyor.

3- Yabancı yatırımcılar hazine bono ve tahvillerinin yüzde 23’üne sahip.

Türkiye dünyanın en yüksek faiz veren ülkesi. Yabancı yatırımcı bu yüksek faizlerden büyük kárlar sağlıyorlar. (Ekonomide bunlara sıcak para deniyor.)

4- Sigorta şirketlerinin de yarıdan fazlasını yabancı şirketler satın aldı. Bu piyasada yabancıların payı yüzde 40’ı geçti.

* * *

Devam edelim.

Güngör Uras’ın verdiği şu liste de çok ilginç:

Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunun toplam satışının yüzde 42.5’ini yabancı sermayeli şirketler yapıyor.

Toplam kárın yüzde 44.4’ünü yabancı sermayeli şirketler elde ediyor.

Toplam ihracatın yüzde 49’unu yabancı sermayeli şirketler yapıyor.

Bu rakamlar bazı şeylerin doğru olmadığını gösteriyor.

Türk insanının bin bir emekle ve özveriyle yarattığı kuruluşlar tek tek elden çıkıyor.

Şimdi de Migros ve Tansaş sırada.

Hiç kuşkusuz yabancı sermayenin Türkiye’ye yönelmesi sevindirici.

Kalkınmamız için de gerekli.

Ancak yabancıların bizim en kárlı, en verimli şirketlerimizi satın almalarında tıpkı öteki ülkelerin koyduğu gibi bazı sınırlar olması gerekir.

Yabancı sermaye sadece hazıra konmamalı, yeni yatırımlar için gelmeli. Yeni işgücü ve ihracat potansiyeli yaratmalı.

Ama AKP iktidarı böyle bir duyarlılık içinde görünmüyor, günü kurtarmaya bakıyor.

* * *

AKP lideri bu konularda ekonomistlerin uyarılarına aldırmıyor.

353 milletvekiliyle cumhurbaşkanı seçtirememenin öfkesiyle meydanlarda halkı tehdit ediyor.

"Bana 367’nin üzerinde bir rakamla yetki verin yoksa seçimden sonra cumhurbaşkanlığı seçiminde kriz çıkar" diyor.

Halkı krizle korkutan Başbakan şunu söylemek istiyor:

"Ben seçimden sonra da uzlaşma aramayacağım. Öteki partiler benim adayımı desteklemezse kriz çıkar. Bundan da onlar sorumlu olurlar."

Oysa Anayasa cumhurbaşkanlığı seçiminde uzlaşma mantığı arıyor.

Ama AKP bu mantığı kabul etmiyor.

"İlle dindar bir cumhurbaşkanı seçeceğim" inadını sürdürüyor.

Anlaşılan seçimlerden sonra yine gergin ve tatsız günler yaşayacağız.

Yine kısır tartışmalarla havanda su döveceğiz.

Bu arada varımız yoğumuz yabancılara satılıyormuş...

Ülkenin büyük emeklerle yaratılan bankaları, ticari ve sanayi kuruluşları tek tek elimizden çıkıyormuş...

Kimin umurunda.
Yazarın Tüm Yazıları