İki genel merkez arasındaki 7 fark

BİR AKP Genel Merkezi, "Türk işi yöresel kıyafetler giymiş Rus mankenler" çağrışımı yaparak, kültürel kaos yaratırken... CHP Genel Merkezi "Olgunlaşma enstitüsü mezuniyet defilesinde kendi hazırladıkları giysileri tanıtan öğrenci kızlar" çağrışımı yaparak "İlk dönem cumhuriyet etkisi" yaratmaktadır.

İKİ CHP Genel Merkezi "tutumlu" ve "akıllı" olma iddiası taşırken, AKP Genel Merkezi "mutantan" ve "kibirli" bir izlenim bırakmaktan çekinmektedir.

ÜÇ CHP Genel Merkezi’nin tek falsosu, en üst kattaki "Oval ofis" izlenimi bırakan kısımdır. AKP Genel Merkezi’nin en önemli falsosu ise, kapıda yer alan ve ilk bakışta her görende "Yoksa sinagoga mı geldik?" etkisi yaratan o tartışmalı Selçuklu yıldızlarıdır. (Yalçın Küçük’ünden Musa’nın Çocukları kitabının yazarına bütün komplo üstatlarına yeni sakızlar verilmesi de işin cabasıdır).

DÖRT AKP Genel Merkezi, Osmanlı ve Selçuklu izlerini yansıtmak için gösterdiği gayretkeşlikle bir tür "Tesettür oteli" efekti verirken, CHP Genel Merkezi lüzumsuz iddialar peşinden koşmayan bir "Ankara Palas" havası yaymaktadır.

BEŞ CHP Genel Merkezi, "Cumhuriyet balosuna ev sahipliği yapmaya hazır" bir mekan edası takınırken, AKP Genel Merkezi Özal döneminde ortaya çıkan "Lale Devri törenleri"ne gönderme yapar gibidir.

ALTI AKP Genel Merkezi’nin dekorasyonunda ortaya çıkan portakal rengi ile turuncu ağırlığı, "Ankara’dan sıkıldık" vurgusu taşırken, CHP Genel Merkezi’nin "Sınıf atlamış müteahhitlerin makam odaları"nı çağrıştıran kahverengi ağırlığı, "Ankara memnuniyeti" vurgusunu taşımaktadır.

YEDİ AKP Genel Merkezi, biraz "Cami şeklindeki hacıyağı şişesi", biraz da "Arabaların arka camına konan örme karpuz" etkisi uyandırır... CHP Genel Merkezi ise "Azeri televizyonlarındaki müzik programlarının dekoru" etkisi uyandırır...

’Hıncal Abi’ meselesi

MEHMET Y. Yılmaz, bir yazısında 30 yıllık dostu Hıncal Uluç’tan söz ederken, "Hıncal Abi" demek yerine biraz formel davranıp "Hıncal Uluç" demiş...

Vay sen misin bunu diyen!

(Ara not: Şükür ki hayatımın herhangi bir bölümünde yolum Hıncal Uluç ile kesişmedi. Bu nedenle kendisine "Abi" demek gibi bir sorumluluğum yok).

Evet, Hıncal Uluç duruma fena halde içerlemiş ve "Nankör Mehmet" başlıklı makalesinde, 40 yıl boyunca kendisine "Hıncal Abi" diyenlerin, "Hıncal Uluç" demeye başlamalarından duyduğu büyük öfkeyi yazmış...

Hıncal Uluç’un, kendisinden yaşça küçük ahbaplarını, "Bana abi diyeceksiniz" diye terörize etmesi, aklıma Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan’ın, bundan bir süre önce yazdığı bir anısını getirdi:

İsmet Berkan’ın çocukluğu Yaşar Kemal’in oturduğu mahallede geçmiş.

Berkan ve arkadaşları Yaşar Kemal’e "Yaşar Amca" derlermiş.

Yaşar Kemal mahalleye giriş yaptığında, top oynayan bütün çocuklar "Yaşar Amca! Yaşar Amca!" diye etrafını çevirirmiş.

Yaşar Kemal de her daim cebinde taşıdığı şekerlerden çocuklara verirmiş.

Neyse... Gel zaman, git zaman...

"Küçük İsmet" büyümüş, Cumhuriyet Gazetesi’nin Spor Servisi’nde gazeteciliğe başlamış...

Ve bir gün... Cumhuriyet Gazetesi’nin kapısından Yaşar Kemal girmiş içeri...

İsmet Berkan da bir çocukluk alışkanlığıyla "Yaşar Amca!" diye ileri atılmış.

Bunun üzerine Yaşar Kemal, o heybetli ve babacan tarzıyla, "Amca değil ulan! Artık büyüdün! Abi diyeceksin abi!" diye bir güzel paylamış Berkan’ı...

Kıssadan hisse:

Eğer Hıncal Uluç, yaşça küçük her ahbabından bir samimiyet ifadesi olarak "Abi" denmesini bekler ve bu yönde talepkár olursa...

Gün gelir, bu samimiyet beklentisi nedeniyle, Türk basınında "Hıncal Amca" hitaplı makaleler sökün edebilir...

Yani demem o ki: Sayın Hıncal Uluç! Bilmem, tehlikenin farkında mısınız?
Yazarın Tüm Yazıları