Dezenformasyon ve gelincikler

"GENELKURMAY Başkanlığı Karargáhı, son bildirisiyle tutumunu netleştirmekte ve milletini bilgilendirmektedir. Irkçı ve bölücü terör örgütü açık ve yakın tehlikedir ve düşmandır, bu kontekst içinde değerlendirilmelidir" diyor bir siyasetçi dostumuz.

Ve şöyle devam ediyor:

"Yurtdışı merkezli kuruluşlar ve bunların yurtiçindeki destekçileri tarafından, evrensel anlamda yüksek insani değerler olarak kabul edilen, barış, özgürlük ve demokrasi kavramlarının terör örgütüne paravan ve destek olacak bir biçimde çarpıtılarak kullanıldığını ve bunların gerçek yüzlerini (niyetlerini) bildiklerini ve milletin de bu gerçeği görmesini istemektedir.

Devletin ulusal ve üniter yapısının çağdışı olduğunu iddia eden ve bu yapıyı her vesileyle istiskal ve tahrip etmeye çalışan organize bir tehlike ile karşı karşıya bulunduğumuzu, ulusun bu tehlikenin varlığını fark etmesini ve bunun ulusal varlığımızın bekasını tehdit eden bir durum olduğunun bilinmesini istemektedir.

Genelkurmay, uluslararası hukuka göre değil, Irak işgalinden sonra icat edilen nevi şahsına münhasır ’işgal hukuku’na göre oluşturulmaya çalışılan bir yapı tarafından beslenen ve desteklenen terör tehlikesiyle ilgili görüşlerini milletle (gelincik tarlası) paylaşmaktadır. Bu görüşler, hayati öneme sahip istihbari bilgiler değerlendirilerek oluşturulmaktadır.

Ne idiği belirsiz, dışarıdan ’fonlanan’ düşünce kuruluşları, kerameti kendinden menkul kanaat önderleri yoğun bir dezenformasyonla halkı kendi amaçları doğrultusunda etkilemeye ve yönlendirmeye çalışırken, Genelkurmay’ın kendi tehdit değerlendirmelerini milletle paylaşması ve tehlikeye dikkat çekmesi son derece doğru bir tavır değil midir?

Bildirinin sonuç bölümünde, yüce Türk milletinin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesini istemesi çok anlamlıdır.

Dünyadaki terör olaylarında milyonların sokağa dökülerek yaşam haklarını savundukları unutulmamalıdır.

Yurdu, devleti savunmak gerek konvansiyonel savaşta, gerekse bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu asimetrik savaşta sadece TSK’nın onun bağrında, ömürlerinin baharında geride yanmış canlar bırakarak toprağa düşen vatan evlatlarının değil hepimizin ve herkesin görevidir."

Haksız mı?

Kimler Meclis’e giremiyor

PARTİLERİN listeleri nasıl hazırlanıyor, YSK’da ne gibi zorluklarla karşılaşılıyor?

LDP Genel Başkanı Cem Toker, "YSK anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getirdi" diyor.

İlgili evrak nedeniyle bürokrasinin çok katı davrandığını anlatırken, "Seçilme hakkı bir savcının iki dudağı arasında olmamalıdır" diyor. 400 kadar adayla 70 ilde seçimlere gireceklerini bildiren Toker, 10 ay önce yaptığı ’Cumhuriyet ilkelerinde güçbirliği’ çağrısının dikkate alınmaması nedeniyle Sezer, Karayalçın, Mumcu, Okuyan ve Tantan’ın Meclis dışı kalmalarının üzücü olduğunu belirterek "Kimse güven ve özveri içinde olmadı" diyor.

Terörle ve cehaletle mücadele!

ASKERE karşı komplekslerini atamamış bazı kişiler cehaletlerine kattıkları art niyetleriyle halkı yanlış yönlendiriyorlar: "Erlerimiz savaşıyor, subaylarımız nerede?"

Ordu-millet arasındaki güçlü bağı zedelemeye çalışmak isteyen densizlere verilecek cevap: "Subay, erlerinin hemen yanı başındadır. Mücadele ederken de, şehit olurken de..." Ve bunun topyekûn bir mücadele olduğu, subayı, eri birbirinden ayıramayacağı söylenebilir.

Askerin, başında komutanı olmadan muharebe etmeyeceğini, görev yapamayacağını bilmek için çok eğitimli olmaya da gerek yoktur. Bölgede Mehmetçik, kendi başına elinde silahıyla terörist peşinde koşup çatışmaya girmiyor elbette. Her kademedeki komutan, her personeli için ayrı ayrı sorumluluk hisseder ve onlarla tek yürek olarak hareket eder. Bir askerin tırnağına zarar gelmesi onu kahreder. Onların sorumluluğunu taşımak her yükten daha ağırdır. Ve mantıken bir birlikte yüz er varsa ancak birkaç rütbeli personeli vardır. Bu oranda da şehit verilir; subay, er ayırmadan.

Bu süreçte sayısız subay, astsubay şehit, gazi olmuş; bu yolda birçoğunun ailesi parçalanmıştır. Ankara’da sadece gazilere hizmet etmek amacıyla kurulan TSK Rehabilitasyon Merkezi’nin bir örneğini başka ülkelerde göremezsiniz.

Tabii ki burada vurgulamak istediğimiz, yukarıdaki konuları bilmemekten kaynaklanan cehalet değildir. Asıl cehalet, bu zihniyetin Türk milletini tanımakta gösterdiği yetersizlik noktasındadır.

Bu tür art niyet sahiplerine şehitlerimizin aileleri cenaze törenlerinde en güzel cevabı vermektedir; vatan sağ olsun!

F.OK


Tarikat ve cemaatlerin ’demokrasi yıldızları’

HÜRRİYET’te (8.6.2007) çeyrek sayfalık ’Demokrasinin Yıldızları’ başlıklı ’Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’ imzalı manidar bir ilan çıktı. Bugüne kadar pek adını sanını duymadığımız bu vakfın amacı ve maksadı ne? Kim bunlar, kimlere hizmet ediyor. Genel seçim öncesi bu ilan etik mi? Dikkat çeken bir husus ’Demokrasinin Yıldızları’ diye methedilen Adnan Menderes, Turgut Özal ve özellikle öne çıkarılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan başka kimseye yer verilmemesi, özellikle Süleyman Demirel’in unutulması! Yoksa Sayın Demirel artık ulusal çıkarlarımız konusunda gerçekleri görmeye başladığı için ’eski dostları’ tarafından gözden mi çıkarıldı?

Ne yani. Bu ülkede hep parası olanın mı sesi çıkacak? Sürekli yoksullaşan ve artık sabrının sonuna gelen geniş halk kitlelerinin varlığı ne zamana kadar görmezlikten gelinecek? Doğrusunu isterseniz şu an benim de yeterli ekonomik gücüm olsa, ben de aynı puntoda, ilanda belirtilen bu üçlü için, ’İşte ABD ve AB’nin icazeti ve desteği ile iktidar olan, ulusal çıkarlarımızı değil, icazet ve destek aldığı dış güçlerin çıkarlarına hizmet eden Cumhuriyet döneminin en büyük işbirlikçileri’ diye ilan verirdim.

Tüm dış ve iç düşmanlarımız, hainlerimiz, işbirlikçilerimiz şunu bilsin ki, Türk ulusu bekası için her türlü faturayı ödemeyi bilir, sorumlulardan da hesabını sorar.

İsmail ÇATAK

(Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’na (TGTV) bağlı 103 vakıf ve dernek bulunuyor. Çeşitli tarikat ve cemaatlerin kontrolünde olduğu bilinen bu vakıf ve dernekler arasında Birlik, Ensar, Hakyol, Hamidiye, Ribat, Hoyrat, Hekva, İlim Yayma, Çamlıca, Ehlibeyt, Gazeteci ve Yazarlar, İhlas, İhsan, Suffa, Muradiye, Taksim Camii, İsmail Ağa, İmam Hatip, İlahiyat ve MÜSİAD’ın isimler dikkat çekiyor. Y.B.)
Yazarın Tüm Yazıları