Devlet oraya gitmeli mi

TELEVİZYONDA, Genelkurmay Başkanı’nı, kuvvet komutanlarını, başbakanı, ana muhalefet partisi başkanını, bomba atılan yeri gezerken gördüğümde aklıma bir başka görüntü geldi.

Bir yıl önce Antalya’da Dönerciler Çarşısı önünde patlayan bombadan sonraki sahneleri hatırladım...

Antalya esnafı bir gecede bütün kırık vitrin camlarını takmış, sokağı temizlemiş, ertesi sabah da hayatı yeniden başlatmıştı.

Bütün kent bayraklarla donatılmıştı.

Bana göre aşağılık bir teröre ve onun aşağılık uşaklarına, halkın vereceği en güzel cevap böyle olmalıdır.

Terörle mücadelenin en etkili yolu da budur.

İşte bu nedenle Türk ordusunun komuta kademesini Ankara’nın göbeğindeki bu çarşıda gördüğüm zaman "Acaba doğru mu yapıyorlar" diye düşündüm.

İlk bakışta, komutanlarını orada görmek insana rahatlatıcı geliyor.

Askerle iktidar ve muhalefetin birlikte orada görünmesi, "teröre karşı birlik mesajı" olarak algılanabilir.

Askerler, psikolojik harekátı da çok iyi bilirler.

Acaba bütün komuta kademesi oraya gitmeli miydi?

Acımız ne kadar büyük olursa olsun, devletin öfkesi ve hissiyatı bu kadar açıkça belli edilmemeliydi.

Aynı şekilde başbakanın, ana muhalefet partisi başkanının oraya gitmesini de yadırgadım.

Terör örgütü yıllardır turistik yerlerde bombalı saldırılar yapıyor.

İslamcı teröristler de İstanbul’u ard arda kana buladı.

Ama Türk toplumu bu bombalamalara hep, cesaretle ve soğukkanlılıkla direndi.

Bunları önemsemedi, elinin tersiyle itip geçti.

İlk defa bir bombalama olayına devlet düzeyinde böyle büyük bir önem atfediliyor.

PKK elebaşıları her halde ilk defa, alçakça eylemlerinin ses getirdiği duygusuna kapılmıştır.

* * *

Komutanlar oraya giderken, bizler Hürriyet’in yazıişlerinde bu haberi büyütüp büyütmemeyi tartışıyorduk.

Teröre karşı mücadelede herkesin yapması gereken işler vardır.

Eğer caniler çoluk çocuk demeden ülkenin her yerinde insanların üzerine bombaları atıyorsa, buna karşı verilecek mücadelede, tam anlamıyle bir "Sivil savunma" olmalıdır.

Biz bu haberleri, eleştirilme pahasına büyütmedik.

Gazeteciliğimize ağır eleştiriler yapıldı.

Hiç önemsemedik.

Bazen kendi aramızda konuşup, ortak tavır aldık.

Ama devlet kendisi bu hesapları yapmazsa, bizim tutumumuz da zorlaşır.

Dün Ankara’da patlayan bombanın, önceki hafta İzmir’de, geçen yıllarda Kuşadası, Marmaris, Antalya’da patlayan bombalardan hiç bir farkı yoktur.

Bombayı attıran cani de, atan aşağılık militan da aynı alçaktır.

* * *

Şurasını unutmayalım.

Türkiye, bu sorunu, bildiği yöntemlerle çözme kararı aldı.

Yani, teröriste taviz vermeyecek, silaha silahla karşılık verecek.

Eğer toplum olarak bu mücadele yöntemini benimsediysek, bunun sonuçlarına da birlikte katlanacağız.

Yani orada burada bombalar patlayacak.

Tıpkı 80’li yıllarda Londra’da olduğu gibi, kalabalık yerlere güçlü bombalar konacak.

İnsanlar ölecek, yakınlarımızı kaybedeceğiz.

Direneceğiz.

Yılmayacağız.

Ağlamayacağız.

Türkiye’nin mücadelesi de topyekün olacaktır.

Cenazemizi kaldıracağız, kapımızı, penceremizi, vitrinimizi tamir edeceğiz, hemen ertesi gün dükkanımızı açacağız.

Ne zamana kadar mı?

Bu örgütü yerle bir edinceye kadar.

* * *

Ama hepimiz şunu iyi bilelim.

Ortadoğu’nun en aşağılık savaş aracı, bombalar ve canlı bombalardır.

Yeryüzünde bugüne kadar bundan daha kalleş bir silah keşfedilmiş değil.

Yani bu mertçe bir mücadele olmayacak.

O yüzden hepimiz kendimizi bu mücadeleye hazırlayalım.

Tabii her şeyden önce "Devletin sinirlerine hakim olması" lazım.

Bir de bu mücadeleyi, dar siyasete alet etmemek...
Yazarın Tüm Yazıları