Gerilim politikası devam ediyor

AKP’nin Erzurum’da yaptığı, mitinge çevirdiği toplantı, bizce hala gerilim politikasını devam ettirdiğini gösteriyor. Türk bayraklarının hakim olduğu toplantı, bu görünümüyle önümüzdeki dönemde siyasi atışmaların hangi mecrada yürüyeceğinin bir işareti.

Ancak asıl tehlikeli olan Başbakanın, tüm kadro sahneye çıkıp, adeta devleti halka şikayet eden ve yine "mağdur"u oynayacağı anlaşılan tavrı. "550 milletvekili ile Meclise geldiğimizde bakalım ne bulacaklar" gibi bir tavır, doğrudan devlet kurumlarını hedef gösteren bir tavırdır. Gelinen ortamda Anayasa Mahkemesini, Genelkurmay Başkanlığını şikayet eden bir tavırdır."Bunları mı kastettiniz?" diye sorsanız elbette yalanlanır ama bu sözlerin kimi hedef gösterdiği açık değil mi?

Peki o zaman mitinglerde karşılarına çıkacak partiler, "bunlara oy vermeyin boşa gider, bunlar devleti yönetemez" deseler,haklı olmayacaklar mı? Bu doğru bir tartışma mı?

Son günlerde AKP’nin nasıl bir seçim politikası uygulayacağı tartışma konusu oluyor. Bazı kesimler "yine mağdur rolü oynayacaklar" derken, buna karşı çıkan bazı siyasi kesimler, artık oynayamayacaklarını, bunun halk nezdinde bir kez daha tutmayacağını söylüyorlar. Tutup tutmayacağını göreceğiz ama belli olan AKP’nin yine mağdur rolü oynayacağı...

Bu tavra karşı "iktidarda mağdur olunmaz, iktidarda bu duruma düşenlere ancak iktidar olamadıkları söylenebilir" savunması yapılıyor. Haklılık payı yok mu sizce?

Bizce AKP, devleti yönetmeye talip olduğunu unutmamalı. Devletin yapısı belli, dengeleri belli ve bu belli olan kurumsal yapıyı yönetmek istiyorsunuz. O zaman sizin bu yapıyı iyi yönetebilmeniz için dengeleri gözetmeniz, becerikli yönetim göstermeniz lazım değil mi?

Hiç kimse, herhalde kendisi bile, AKP’nin devleti iyi yönettiğini, dengeleri gözettiğini, halkın tüm kesimlerini kucakladığını söyleyemez. Şimdi meydanlara çıkıp, "halkın tüm kesimlerini kucakladık " diyebilecek mi, ya da "biz kucakladık onlar gelmedi" mi diyecek...

O zaman dün İzmir’de son halkasını gördüğümüz milyonlar, neden meydanlara çıkıp, Türkiye’nin ilk kapsamlı sivil toplum hareketini AKP karşıtlığı için ortaya koydular..

"Mağdurluktan zalimliğe dönüşüm" üzerine, herkes, özellikle de AKP çok iyi düşünmeli...

Tandoğan’da, Çağlayan’da, İzmir’de meydanlara çıkan milyonların aynı zamanda bu hareketi sıkıştırılmışlık, bastırılmışlık, kuşatılmışlık duygusuna karşı yaptıkları ortada değil mi?

DEVLETİ YÖNETMEK

Bu kadar büyük kitleleri mağdur duruma düşürenler, en azından bu ruh haline sokanların yine meydanlara çıkıp mağdur rolü oynamaya kalkışması, sizce ne kadar haklı?

İktidar olacak partinin, başındaki kişilerin, devletin mevcut yapısını, kurumlarını,dengelerini, teamül ve kurallarını bilerek bunu yönetmeye kalkıştıkları varsayılır değil mi?

Bizce bu gerçeği Başbakan Tayyip Erdoğan gördü ama en hafif deyimle örgütüne, partisine, partisindeki etnik ve dini radikallere sahip olamıyor. O nedenle sadece dini değil, etnik kavgayı kızıştırmak için AKP’yi devlet kurumlarıyla çatıştıran yöneticilerden sözediliyor. Bizce anayasa değişiklikleri konusunda ısrar, yeni bir çatışma konusu olduğunu bile bile "halkın cumhurbaşkanını seçmesi" konusundaki sert tavrın devam etmesi, bunun göstergesi olabilir. Peki, devlet kurumlarının başındakilerle birebir görüşmelerde "tamam anayasa değişikliğini yapmayacağız" sözü verilmesine rağmen, hala bu konuda ısrar ediliyor ve ısrar edilmeye devam edilirse, ne olacak? Bu sözler ortaya çıkmayacak mı?

Bizce Türkiye’deki gerçekler ile ideal, olması gereken kurumsal yapı arasındaki farkın görülmesi lazım. Hiçbir zaman o ideal demokrasi ve özgürlük ortamını hedef almaktan vazgeçmeden, gerçeklere göre hareket edilmeli. Toplumsal ilerlemeler zaman alıyor ve yeni kazaları engellemek lazım. Aydınlarımızın da "dini temel alan anlayışın samimi hedefinin demokrasi olamayacağını" artık görmesi, duygusallıktan çıkmaları lazım. Faşizmden yakınan bazı aydınlar, mağdurluktan zalimliğe geçtikleri kanıtlananların asıl niyetlerinin"halk eliyle despotizm" olabileceğini, bunun örneklerinin çok görüldüğünü gözardı etmemeli.
Yazarın Tüm Yazıları