Manipüle eden bile yok

HÜRRİYET’in geçen pazartesi günü taşra manşeti ile şehir kalıplarının manşeti farklıydı.

Taşra manşeti şöyleydi:

"Bildiri internetten, Gül de adaylıktan çekildi."

Şimdi bu hikáyeyi biraz sonra yeniden ele almak üzere yan sokağa sapıyorum.

* * *

Son günlerde sık sık iki soruyla karşı karşıya kalıyorum.

Bir: "Sizce Abdullah Gül, cumhurbaşkanlığı adaylığından niye çekildi?"

İki: "Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, neden istifa edip milletvekilliğine aday oldu?"

Bu iki sorunun ne amaçla sorulduğunu herhalde tahmin ettiniz.

Çünkü Ankara kulislerinde hálá şu söylenti dolaşıyor:

Gül’ün adaylıktan çekilmesi ve Ömer Dinçer’in Başbakanlık Müsteşarlığı’ndan istifa etmesinin ardında, Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasında varılan bir anlaşma yatıyor.

* * *

Hürriyet’in pazartesi günkü manşetine dönüyorum.

Taşra baskılarımızda, Genelkurmay’ın bildiri metnini internet sitesinden çekmesi ile Gül’ün adaylıktan çekilmesi arasında belirgin bir ilişki kuruluyordu.

Bu ilişki, bir gün önce bazı internet sitelerinde de kurulmuştu.

Ancak gazetemizin taşra baskıları gönderildikten sonra Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yaptı ve bildiri metninin Genelkurmay internet sitesinden "teknik nedenlerle" çıkarıldığını duyurdu.

Nitekim biraz sonra metin yeniden siteye kondu.

Bu durumda bize de manşeti çekmek kalıyordu.

Haberin bildiri kısmını çıkarıp, Abdullah Gül’ün adaylıktan çekilme kısmını bıraktık.

Biz bıraktık ama sorular durmadı.

Hafızamı yokladım.

Acaba gazetecilik hayatımda böyle bir olayla hiç karşılaşmış mıydım?

Ülkenin Genelkurmay Başkanlığı, bazılarınca "muhtıra" hatta "e-darbe" olarak nitelenen bir bildiri yayınlıyor.

Bu bildirinin yayınlanmasından sonra ülkenin Başbakanı ile Genelkurmay Başkanı bir araya geliyorlar.

İki saat 15 dakika boyunca baş başa konuşuyorlar.

Ve arkasından tek kelime açıklama yapılmıyor.

Soran gazetecilere sadece şu söyleniyor:

"Görüşme Başbakan’ın daveti üzerine yapılmıştır."

Yani biçimsel bir açıklama.

Dahası, Türkiye gibi siyasi gevezeliğin milli alışkanlık olduğu ülkede, bu iki saatlik görüşme hakkında tek kelime bilgi sızdırılmıyor.

En ilginci de tarafların hiçbiri, bu görüşmeyi "manipüle" edecek bir girişimde bulunmuyor.

Bu gibi durumlarda taraflar konuşmaz, ama çevreleri olayı kendi lehine yönlendirmek için her türlü dezenformasyonu yapar.

İşin en tuhafı, biz gazeteciler de aradan geçen bu süre içinde öyle hiç merak eder bir havada olmadık.

"Güzel bir uzlaşma var, biz de bunu torpillemeyelim" kaygısıyla, bir tür "karıncaezmez gazeteci" tipine dönüştük.

* * *

Sizce bu normal mi?

Hem Genelkurmay’ın, hem hükümetin bu konuda halkı bilgi sahibi edecek açıklamalar yapması gerekmez mi?

Bildiriler aleni, görüşme gizli.

Bence bundan fazlasını bilme hakkımız var...

Yoksa ortalık, gizli anlaşma söylentilerine kalacak.

Biz gazeteciler de bu sorulara tatmin edici cevaplar veremeyeceğiz.
Yazarın Tüm Yazıları