CHP-DSP ittifakından ’iktidar’ çıkarmak için

CHP ile DSP’nin önümüzdeki seçimlerde işbirliği yapacaklarına ilişkin gelişmeler, sosyal demokrat seçmeni memnun edecektir.

Şimdi bu ittifakın, seçimlerde iktidar alternatifi olup olamayacağını sormak gerekiyor.

DYP-ANAP birleşmesinden sonra dün yazdığım yazıdaki tespitler, bu birleşme için de geçerli.

CHP ve DSP, birleşmeden önce lider kadroları ve programları ile seçmende nasıl bir heyecan yaratıyordu ve bu heyecan birleşmeden sonra bir oy patlamasına dönüşebilir mi?

Seçim gündeme gelmeden yapılan "bugün seçim olsa kime oy verirdiniz" anketlerini fazla güvenilir bulmadığımı daha önce söylemiştim.

Ancak şu ana kadar yapılan araştırmalar, CHP’nin geçen seçimde aldığına yakın blok bir oya sahip olduğunu gösteriyordu. DSP’nin durumu ise hiç parlak değildi.

Bu birleşmeden sonra seçmenin, aniden karar değiştirip bu ittifaka yönelmesini beklemek kolay değil.

AKP ve liderinin cumhurbaşkanlığı seçiminde izledikleri politikanın elbette bazı sonuçları olacak ve laiklik konusunda endişeleri olanlar için CHP-DSP ittifakı bir çekim yaratacak.

Ancak bunun iktidar olmak için tek başına yeterli olduğunu düşünmüyorum.

CHP ve DSP de bu birleşmenin bir iktidar rüzgárı yaratmasını bekliyorlarsa seçmenin karşısına yepyeni isimler ve yepyeni bir program ile çıkmalılar.

5 yıllık AKP iktidarı, geniş kitlelerin hiçbir sorununu çözmedi ve bu kitleler, esasen sosyal demokrat bir partinin seçmeni olabilecek insanlardan oluşuyor.

Onları bu ittifaka çekmenin yolu ise heyecan verici projelerden ve sorunlarla ilgili açık, net, inandırıcı politikalardan geçiyor.

Bu birleşmeyle önemli bir özveride bulunan Deniz Baykal ile Zeki Sezer’in özellikle seçmenin karşısına çıkarılacak kadrolar konusunda da benzeri bir özveriyi göstermeleri, dar kadrocu anlayışla hareket etmemeleri gerekiyor.

Erdoğan’ın duyguları aklının önüne geçti

ÖYLE görünüyor ki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın "Anayasa değişikliği ısrarı", giderek rejimin genel işleyişini bozacak sonuçlar doğuracak.

Birçok yazar, parlamenter bir sistemde cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin "yürütmede iki başlılığa" yol açacağına ve "cumhurbaşkanının tarafsızlığının" tartışılır hale geleceğine dikkat çekiyor ama Erdoğan’ın "intikam duyguları", aklının önüne geçmiş gibi görünüyor.

ANAVATAN,
bu değişikliklere destek vererek Erdoğan’ın sistemden intikam almasını neden kolaylaştırıyor, anlayabilmek zor!

Şurası çok açık ki, bugünkü TBMM’nin cumhurbaşkanı seçememiş olması, Anayasa’nın istediği "parlamentoda uzlaşmaya" yanaşılmamasından kaynaklanıyor.

AKP, uzlaşma arayışında olsaydı, dayatmacı tavrından vazgeçmiş olsaydı, şimdi bir cumhurbaşkanı seçilmiş olacaktı.

Bu nedenle "Meclis seçemedi, halk seçsin" demek, gerçekleri çarpıtmaktan başka bir şey değil.

Erdoğan’ın, parlamenter sistemin özünü bozacak heveslerine, muhalefet partilerinin geçit vermemesi gerekiyor.

Irkçılık Cumhuriyeti!

FRANSA’da cumhurbaşkanlığı seçimleri, beklendiği gibi Sarkozy’nin galibiyetiyle sonuçlandı.

Böylece Fransızların "ırkçı ve aşırı milliyetçi" bir liderle yaşamak istedikleri de ortaya çıkıyor.

Fransızlar bu söylediklerime belki sinirlenecekler ama artık ülkenin "Republicque Française" olan adının "Rebuplicain Raciste" şeklinde değiştirilmesini öneriyorum.

Bu, Fransa için var olan gerçeğin kabullenilmesi anlamında daha dürüst bir tercih olacaktır.
Yazarın Tüm Yazıları