'367 devrimi'... Siyasetin 2 figürü: Sezer ve Mumcu

- CHP'de ne oluyor? DSP ile 'ikiz kardeş' mi oluyorlar?

Haberin Devamı

- Muhalefet milletvekili olarak konuşuyorum. Gerçi biz çok şey bilmiyoruz, gazeteciler daha çok biliyorlar. Biz bütün gün parlamentoda olduğumuz için gelişmeleri gazetelerden takip ediyoruz, bize ayrıntılı bir bilgi verilmiyor. Ama son habere göre, gelişmeler iyi yolda gidiyor.

- DSP işi olacak mı?

- Arkadaşlarımızdan bir kısmı 'DSP'ye can veriliyor' diye düşünürken, bir kısmımız da 2+2'nin dörtten daha fazla edeceği fikrindeyiz. Kararsızlar ile sandığa gitmek istemeyenler, ittifak sayesinde CHP'ye yönelebilir. Zaten son gelişmelerin Baykal'ı bu noktaya kilitlediği düşünülebilir.

- DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ile Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar bu seçimin 'birleştiricileri oluyor' diyebilir miyiz?

- Merkez sol da tek çatı altında toplanırsa özel şartların ortaya çıkardığı bir tabloyu göreceğiz. Bu siyasi arenada çok önemli bir durum. Bir yanda Erkan Mumcu, öbür yanda Zeki Sezer partilerinin oy oranının tersine daha büyük etki yaratacak hamleler yaratıyorlar. Baraj altında kalması kesin gözüyle bakılan DSP ve ANAVATAN, doğru hamleler yaparak merkez sağ ve solun toparlayıcı unsuru oldular, bu rollerinde de başarı sağladılar.

Haberin Devamı

İTTİFAK, SİNERJİ YARATACAK

- DYP ve ANAVATAN, hadi DP şemsiyesi altında birleştiler... CHP ile DSP arasında nasıl bir birliktelik olacak?

- CHP, DSP'ye 'kapat da gel' diyordu. Ancak bizlerin gözüyle bunu demek kolay da, DSP açısından, 'Ecevit' sevdalılarına ve fanatiklerine bu tabloyu anlatmanın tabii ki zor olduğunu görmek de gerekiyor. Ne de olsa Ecevit de bizim liderimiz sayılır. Ama sonuçta Baykal, kamuoyunda oluşan gerçeği gördü ve 'kapat' şartından vazgeçti, bunu yeni duyuyoruz. Bu da Zeki Sezer'in partiyi kapatmadan bir birliktelik yaratma başarısıdır. Bu durumda bir grup DSP'li, CHP listelerinden seçimlere girecek. Bu ittifaktan mutlaka bir sinerji doğacaktır. Burada bir endişe var; DSP'liler grup kuracak sayıya ulaşırlarsa ayrılırlar mı?

- Yani...

- CHP iktidar ya da iktidarın büyük ortağı olursa, ayrılma olmaz. İktidar nimetlerini kimse kolay kolay bırakıp gitmez. Bu da DSP'lilerin CHP'lileşmesini sağlar. Baykal'ın beklentisi de bu sanırım.

- DSP'ye kaç vekil düşebilir?

- Her iki lider de şu ana kadar bir sayı telaffuz etmediklerini söylüyor. Fakat bizim duyumumuz, bu sayının 30'dan fazla olacağı yönünde... Çünkü özellikle DSP'nin kırsal kesimdeki gücü reddedilemez. DSP 'arazi'ye daha çok çıkıyor.

BÜROKRASİDE 'SOL' KALMADI

- Bürokrasiden gelecekler...

- Özellikle AKP'nin iktidarı döneminde bürokrasinin üst görevlerinde sol-sosyal demokratlar isimler kalmadı... Bu yüzden kamuoyunun yakından tanıdığı isimlerin adaylık için CHP'ye başvuracağı pek düşünülemez. Olursa da az olur. Özellikle CHP'nin popüler adaylarını TOBB, TESK, Türk-İş gibi sivil toplum örgütleri ile üniversite çevrelerinden bulacağını tahmin ediyoruz.

- Gençler ve kadınlar...

- Gençlere çok şans verileceğini zannetmiyorum; ama kadınlar bu kez daha avantajlı olacak. Çünkü CHP ile DSP'yi birleştirme yolunu açan, kabul etmemiz gerekir ki meydanlardaki kadınlardı...

Biliyor musunuz?

- ANKARA, Burhaniye, İstanbul, Marmaris, Çanakkale ve Manisa'dan sonra 7. 'Cumhuriyet Mitingi'nin 13 Mayıs Pazar günü İzmir'de yapılacağını...

Haberin Devamı

- GAZETELERE, "Aydın Menderes'e hitaben "DYP ve Anavatan'ın DP'de birleşmesini destekleme ilanı veren Mete Kalyoncu'nun, Turgay Ciner'in ortaklarından ve 28 Şubat sürecinin DTP'sinin İl Başkanı olduğunu...

- BAHÇEŞEHİR Üniversitesi Rektörü Prof. Süheyl Batum'un siyaseti düşünmediği gibi kendisine gelen milletvekili seçilme tekliflerini de reddettiğini.... ESKİ Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürü Erkan Arıkan'ın milletvekili adaylığı için bu akşama kadar karar vereceğini...

- ÜMRANİYE Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin kurucu Başhekimi Dr. İlhan Eğilmez'in MHP'den adaylık için istifa ettiğini...

Frankfurt iddiasını Erman Hoca kazandı, Hasan Cemal kaybetti

TARİH; 26 Mart 2007 Pazartesi akşamı... Yer; Frankfurt'un ünlü Römer Meydanı'ndaki tarihi Schwarze Stern (Kara Yıldız) restoranı.... Türkiye-Norveç milli maçı için Frankfurt'a gelen Milliyet yazarı Hasan Cemal ve Hürriyet yazarı Erman Toroğlu, Başkonsolos Boğaç Güldere eşliğinde bir heyet ve Hürriyet Avrupa ekibi birlikte yemekteler. Gecenin ilerleyen saatlerinde neşeli sohbet, futboldan siyasete doğru kayıyor.

Konu; Çankaya’ya kim çıkacak, ne olacak? O sırada 'Kodu mu oturtan Genelkurmay Başkanı isteyen' Erman Toroğlu'nun sözleri hâlâ çok sıcak... Hasan Cemal askerin bu işlere karışmasını hiç istemiyor. Tartışma karşılıklı ince dokundurmalar ve kahkahalar eşliğinde sürüyor. Erman Toroğlu, "Çankaya’ya eşi türbanlı birinin çıkmasının mümkün olmadığını, buna izin verilmeyeceğini" söylüyor. Hasan Cemal, 'demokrat bakışı'ndan ve prensiplerinden her zamanki gibi taviz vermiyor. Hatta halkın tanklara karşı yürüyebileceğini söylüyor. (O sırada daha Tandoğan ve Çağlayan'da milyonlar sokağa dökülmemiş.)

Tartışma kızışıyor ve sonunda iş iddiaya biniyor. Toroğlu, Erdoğan ekibinin Çankaya’ya çıkamayacağını söylüyor. Hasan Cemal ise aksi görüşte... Sonunda yemeğine iddiaya giriliyor.

Ve tarih 6 Nisan 2007... Gül adaylıktan çekiliyor. Futbol yorumcusu Erman Toroğlu iddiayı kazanıyor. Siyaset yorumcusu, dostumuz Hasan Cemal’e yemek borcu düşüyor. Yemekteki tanıkların tam listesi bizde saklı... Yer tercihini Hasan Cemal belirleyebilir.

GÜNÜN SÖZÜ

"Türkiye'de arı ölümleri yüzde 15-20 seviyesinde oldu ve bu zayiat da normal, olağanüstü arı ölümü yok. Karamsar tablo yok. Asılsız iddiaları, Türkiye'de arıcılığı bitirip bal ithalatının önünü açmak isteyenler çıkartıyor. Gerçekte sektörde küresel ısınma yok, küresel entrika ve soygun var."

(Türkiye Arı Üreticileri Birliği Başkanı Mustafa Sarıoğlu)

Bağdat Caddesi'nde başıma gelenler

BEN 55 yaşında İstanbul'da doğmuş büyümüş ve İstanbul trafiğinde 37 senedir otomobil kullanan bir vatandaşım - Aslında bu sürenin 6 yılı Berlin Teknik Üniversitesi'nde okurken, Berlin trafiği ve Berlin-İstanbul gidiş gelişleri ve diğer Avrupa şehirleri trafiğini de dahil etmem gerekir. İstanbul'u gerçekten çok sevip belki de o yüzden hala çilesini çekmekteyim. Cuma günü arabamın çekilme olayını içimden geldiği gibi yazıp sizinle ve de uygun görürseniz gazetemiz kanalı ile diğer okurlarla paylaşmak istedim.

Bağdat Caddesi'nde Şaşkınbakkal’a doğru yolun sağ tarafındaki eskiden kısa süreli park edilebilen cebe saat 13.15 te bir arabalık boş yer buldum diye sevinerek park ettim. Yarım saatlik bir iş görüşmesinden sonra saat 14.00'de aracımın yerinde olmadığını ve Trafik tarafından çekilmiş olduğunu gördüm. Biraz daha dikkatli bakınca park ettiğim cebin sonunda 'Dolmuş durağı' levhasın gördüm. Gerçekten arabam çekilmeyi hak etmişti. Ancak kendimi kötü hissetim, çünkü hem 'Dolmuş durağı' levhası kural gereği cebin girişte görebileceğim bir yerine konmamıştı, hem de hiç bir dolmuş bu cebi kullanmıyordu. Oysa ki trafik levhaları yolun gidiş yönüne göre sağına ve yasağın veya yönledirmenin başladığı yere konur ve yasağı ve yönlendirmeyi o noktadan itibaren belirtir. Trafık levhalarının yerleştirilmesinde bilgi eksikliğimiz olduğunu varsayıyorum. Nitekim aracımı almaya Suadiye sahileki otoparka giderken de serpiştirilmiş 'Park yasağı' ve 'Durma yasağı' levhaları boyunca park etmiş ve çekilmeyen arabaları görünce, bir akşam önce saat 19.30 sularında Bağdat Caddesi’nde Erenköy otobüs durağının önündeki caddeye diklemesine park etmiş otolar aklıma geldi. Dört iken üç şeride indirilmiş caddenin sağına park etmiş araçlar ciddi bir trafik engeli yaratmasına rağmen çekilmiyorlardı. Evet biraz daha düşününce lokanta önlerinedeki lokanta değnekçilerinin gösterdikleri yere park etmiş araçlar da çekilmiyordu. Ara sokaklarda ise yine belediyenin görevlendirdiği kişiler saat 08.00 ile 20.00 arası park parası alıyorlar, onların gitmesi ile ortalık gayrı resmi değnekçilere kalıyordu. Değnekçilik bildiğim kadar ile yasak değil miydi?

Haberin Devamı

Hiçbir mesuliyet almadan alınan bu paralar haraç mıydı?

Bütün bunları düşüne düşüne Suadiye sahildeki aracımın çekildiği otoparka vardığım zaman beni 46,-YTL lik bir ödeme bekliyordu. Çeken araç 34 MIY 01 plakalı İstanbul Trafik Vakfı'nın aracı idi ve bana kesilen park cezası değil İstanbul Trafik Vakfı'nın 40,00 YTL'lık 'Çekme' Perakende Satış Fişi idi. Ayrıca 2 saatlik park ücretinin 5,00 YTL olarak gösterildiği yerde 30 dakikalık mecburi işgaliyem için Valilik tarafından belirlendiği söylenen 6,00 YTL'lık park ücreti fişi kesilerek toplam maddi maliyetim 46,00 YTL oldu. Bunları düşünerek üzülmemim, sıkılmamın manevi maliyeti ise zaten dikkate alınmaz.

Haberin Devamı

Ali SEZER- Makina Y. Müh.

Trafik Ehliyet: 17.07.1970

DYP'nin 'Yeter Söz Milletindir' logosu neden kullanılmıyor

SİYASET bilimcisi, hukukçu-yazar Mustafa Nevruz Sınacı, Demokrat Parti 7 ve 9. dönem Gene Başkan Yardımcısı ve Nihai Tüzük Komisyonu Başkanı olarak ANAVATAN ve DYP'ye birer ihtarname çekmiş.

İtirazında, "ANAVATAN ve DYP'nin 5.5.2007 tarihinde deklare etmiş oldukları birleşme ve bütünleşmede karar ve ilamından mütevellit partinin (DP) 'Yeter!.. Söz milletindir' işareti (logo) uyuşmazlığı, daha doğrusu noksanlık ve aykırılık" diyerek talebini şöyle belirtiyor:

"DP'nin işaretinin orjinal biçimi ile konulması ve korunması zorunlu iken; DP'nin tarihi mana, 46 ruhu, vizyon ve misyonuna aykırı olarak başkaca bir logonun işaret olarak ilan edilmesi gerekiyor.

Haberin Devamı

Kararın üç gün içinde tarafıma bildirilmelidir.

Yoksul yaşadık

YOKSUL yaşadık.

Yoksul...

Okul bahçesinde satılan bir simidi alıp yemeyi,

Mutluluk saydık.

Gıslaved marka lastik ayakkabıyı,

Koynumuza alıp, bayramlara hazırlandık.

Bayramlarda el öpüp harçlık alacağız diye,

Dermanımız tükendi.

Kâh trenlerde limonata sattık,

Kâh ayakkabı boyadık köşe başlarında sokakların.

Ama her nedense

Hep yoksul yaşadık.

Ter döktük, emek harcadık,

Kilometrelerce yol yürüdük

Tabanlarımız nasır tuttu,

Takâtımız kesildi,

Üç kuruş yol parasını vermeyelim diye.

Kâh gıpta ile baktık marka giyimli zengin bebelerine,

Kâh öykündük onlara,

İkinci el giysiler alıp bit pazarından,

Hava atmaya çalıştık genç kızlara,

Halimize bakmadan.

Hurda tellerden, yağ tenekelerinden arabalar yaptık,

Kendimizce eğlendik öylesine, ya da eğlendiğimizi sandık;

Ehliyetsiz öteki çocuklar, lüks otomobilleriyle caka satarken.

Ama yine de kin duymadık onlara.

Vurmadık, kırmadık,

Küçük bir tıkırtıdan ürken, güvercinler gibi;

Hep sinik, hep ürkek, hep yoksul yaşadık;

Üç kuruşluk yem alıp, güvercinlere vermenin mutluluğunu bile yaşayamadan.

Bir deniz kıyısında çadır kurup,

Öyle kendimizce ,kendi çapımızda,

Üç beş gün eğlenmemize bile izin vermediler;

Yağmalanan kıyılarımızda.

Hep yoksul yaşadık, hep yoksul,

Yine de vurmadık, kırmadık,

Hep yoksul yaşadık.

Aha altmışa merdiven dayadık,

Ağzımızda kalan üç-beş dişi çektirip, takma dişimizi,

Bir su kabında başucumuza koyup,

Onunla bari sevinmeyi bile beceremedik.

Emekli Hasan amcanın cebindeki son beş lirayı

Dönerci vitrinine sarkan çocuğa, harcayıp,

Bir veledin serçe vuracağım diye sapan taşı ile,

Kafasını kırdığında, pansuman parası bulamadığını hatırlayıp,

Zaman zaman halimize şükrettik.

İki dilim ekmeğe, üç beş zeytine razı geldik,

Elimizde bir tek topal aksak giden bir laik Cumhuriyetimiz kaldı,

Bunca eziyete katlandık,

Hep yoksul yaşadık,

Bırakın bari laik Cumhuriyetimizden yoksun,

Laik Cumhuriyetimizden yoksun yaşamayalım.

Çetin ERCAN- (E) I. Sınıf Emniyet Müdürü

'Genç' değil 'gençleşme' gerek

22 TEMMUZ'da yapılacak seçimlerde 25 yaş yutturması ile karşı karşıyayız. Siyasi partiler birer tane numelik genç koyup alın size genç milletvekili adayınız diyecek. Buna izin vermemeliyiz. Bugün gençliğin istediği de toplumun diğer yaş gruplarının istediğide 25 yaş değil, Meclisin yaş ortalamasının düşmesidir. Size bir örnek vermek istiyorum:

İzmir 2. bölge milletvekili sayısı 12 şu anda CHP'nin 8 milletvekili var ve yaş ortalaması o bölgede 59.5.

Şimdi soruyorum; size bunların arasına 25 yaşında bir genç koysan yaş ortalamasını 57 yapar. Demek istediğim genelinde bir gençleşme yapılmasıdır. Tabi ki tecrübeliler de olacak itirazım yok. Ama hep onlar olacak diye bir yasa da yok. Onlar da 1980 öncesi 30 yaşında milletvekili olan 32 yaşında bakanlık yapan insanlar.

Gençleşmeden korkmayın. Lütfen Ülkemizin geleceği için bunun üzerine gidin.

Yusuf DEMİR

Yazarın Tüm Yazıları