Aydın Menderes’in yazılmamış dramı

ŞÖYLE bir düşünün bakalım:

Siz dört yaşındayken, babanız "Başbakan" oluyor.

Sonra tam 10 yıl, "Başbakan’ın oğlu" olarak el bebek gül bebek büyütülüyorsunuz.

Ve gün olup devran dönüyor. Siz delikanlılık çağına geldiğinizde...

Başbakan olan babanız, birden "asılacak adam" durumuna düşüyor.

Ne yapar, ne edersiniz?

Hapisteki babanızı gözünüzün önünde küçük düşürürlerken...

Sizi "Düşüklerin çocukları" diye itip kakarlarken...

Anneniz elinizden tutup, babanızın en büyük siyasi rakibinden medet umarken...

Nasıl bir haleti ruhiye içine girersiniz?

Bir yanınızı Allah’ın belası bir intikam duygusu sarıp sarmalarken...

Bir yanınızı yüksek bir bağışlama duygusu mu kaplar?

* * *

Düşünmeye devam edin:

Siz bir müddet "intikam" ve "bağışlama" duyguları arasında gidip gelirken...

Ve tam da "acıyla uğraşacak yerlerinizi yok etmiş" iken...

Birden abinizin intihar ettiği haberini alıyorsunuz.

Yeniden bir sarsılış, yeniden gözlere oturan o büyük şaşkınlık!

Ve daha intiharın yol açtığı kasırga durmamışken...

Bu kez kardeşiniz bir kaza sonucu hayatını kaybediyor.

Bir yandan, "Bu ailenin başında bir uğursuzluk dönüyor" fısıldamalarını işitiyorsunuz, bir yandan da derin bir keder çöküyor üzerinize.

Ve sonra yine dingin bir fasıla...

Ve tam "Artık uğursuzluk bitti" demeye başladığınız bir dönemde...

Kuru beyaz bir mevsimde...

Bu kez hedefte siz varsınız:

Vücudunuzu kımıldamaz hale getiren bir trafik kazası vuruyor sizi.

Hadi gelin de "Mevlam birçok dert vermiş / Beraber derman vermiş" türküsünü söyleyin bakalım.

* * *

Şevket Süreyya Aydemir
, Adnan Menderes’in sonu çok acıklı biten yaşamını 500 sayfayı aşan "Menderes’in Dramı" adlı kitabında anlattı.

Sadece Aydemir de değil, nice anlı şanlı kalem, Menderes’in dramını anlatmak için birbiriyle yarıştı.

Fakat ne yazık ki...

"Oğul Menderes’in dramı" için bırakın bir kitabı, bir broşür bile yazılmadı.

Oysa...

Aydın Menderes’in dramı, babasının dramından çok daha ağır, çok daha travmatik ve çok daha etkileyicidir.

Öyle...

Şairin, "Velhasıl onlar vurdu, biz büyüdük kardeşim" dediği türden destansı bir dram değildir onunki...

Utançların, küçük düşmelerin, doğru dürüst öfkelenememelerin ve içe atmaların beslediği, "tevekkül" ile "meydan okuma" arasında kararsız kalmış, sinematografik bir dramdır.

Yani tahammül edilmesi hayli güç bir dram.

* * *

Dün DYP-ANAVATAN birleşmesi üzerine CNN Türk’te Aydın Menderes konuşuyordu.

İki partinin birleşip "babasının partisi"ni yeniden diriltilmesi karşısında sevinmesini beklersiniz değil mi?

Ne gezer!

Ateş püskürüyordu.

O konuşurken "Aydın Menderes’in çelişkileri" başlıklı bir makale kurgulamaya başladım.

Şöyle bir düşündüm:

Refah Partisi’ne geçtiği gün, "Pazara kadar değil mezara kadar Refah Partiliyim" demişti.

Hatta en aşırı İslamcının bile söylemekten çekineceği, "Bundan sonra İslam’ın neye uygun olduğu değil, neyin İslam’a uygun olduğu tartışılacak" cümlesini haykırmıştı.

Ancak Refah çizgisinin başı belaya girince, ilk giden Aydın Menderes olmuştu.

Sonra DYP’ye girmiş, ancak orada da rahat durmamıştı.

İşte şimdi de birilerinin umutla sarıldığı "DYP-ANAVATAN" birleşmesine tavır koyuyordu.

Evet... Bütün bunlardan "Aydın Menderes’in çelişkileri" ya da "Bir huzursuzun maceraları" başlıklı bir yazı çıkardı. Ama yazmadım, yazamadım.

Çünkü...

"Aydın Menderes’in yazılmamış dramı"nı getirdim gözümün önüne...

Ve en sonunda şuna karar verdim:

Çekilen bunca acının sonunda...

Bu kadar çelişki, bu kadar huzursuzluk gayet normaldir.

Allah bundan sonra acı vermesin.
Yazarın Tüm Yazıları