Piyasa referandumun yaratacağı gerilimden korkuyor

YAŞADIĞIMIZ siyasi krizi, ekonomik açıdan ucuz atlattığımızı düşünenlerin sayısı bir hayli fazla. Ucuz atlatmamızın en önemli nedeni ise şüphesiz ki; uluslar arası likiditedeki canlı seyir ve risk iştahının devam etmesi.

Daha önce de, yabancılar başta olmak üzere, piyasaların bozulmasından kimsenin yararı olmayacağını, bu gerçeğin piyasaların siyasi krizi sakin atlatmasında çok önemli bir faktör olacağını söylemiştik. Gerçekten de siyasi krizi ucuz atlattık ama krizi daha fazla zorlamanın artık hiçbir anlamı da kalmadı.

Yani, şimdiye kadar piyasaların siyasi krizden etkilenmediğini söylemek ayrı, siyasi krizin devam etmesi halinde piyasaların bundan etkilenmeyeceğini söylemek ayrı.

Uluslar arası likiditedeki iştahın ne olacağı, ne zaman nerede kırılacağı belli değil. Bırakın bu uygun trendin değişimini, aynen şimdiki gibi yüksek risk iştahı devam etse bile, siyasi krizin devamı halinde, büyük bir tehlike bizi bekliyor.

Şu anda alınan seçim kararı var ve bu kararın aslında tüm piyasaları rahatlatması bekleniyordu. Ancak AKP Hükümetinin bununla birlikte gündeme getirdiği "Cumhurbaşkanını Halkın seçmesini öngören anayasa değişikliği" önerisi, piyasaların tam olarak rahatlamasını engelledi. Bu önerinin TBMM’de görüşülmeye başlaması bile, tek başına, yumuşayan siyasi tansiyonun yeniden yükselmesine neden olacaktır. Çünkü böyle bir kararın TBMM’de kabul edilmesi, sonucu referandumla gelecek yeni bir siyasi tartışma ortamı yaratacak. Referandumun seçimden önce ya da sonra yapılması bile işi değiştirmez, başlı başına referandum ortamı siyasi tansiyonun yükselmesi anlamına gelir.

Zaten adına kutuplaşma, bloklaşma denen, toplumun iki ayrı kampa doğru itilmesi için Hükümet ve ana muhalefet yeterince sorumsuz davrandı. Şu anda seçim kararıyla birlikte bu hava biraz yumuşadı gibi gözüküyor. Ancak yeniden kutuplaşma yaratacak referandum süreci, sonucu ne olursa olsun, siyasi krizin daha derinleşmesine yol açacaktır. Bırakın bu süreci, bunun ardından halkın cumhurbaşkanını seçmesi,hem de mevcut yetkileri korunarak seçmesi, referandum sonrasında da yeni siyasi krizlere gebe bir karar olacak.Üstüne üstlük, "seçelim ondan sonra yetkilerini budarız" anlayışının ne kadar sakat bir anlayış olduğu açık.

DEĞİŞİKLİK ÇEKİLSE PİYASA COŞAR

Siyasi rejimi kökten değiştirecek böyle bir değişikliğin sakıncalarının ne olacağı bile tartışılmadan, böyle köklü bir değişiklik yapılmasının hangi siyasi mantığa sığdığını düşünmekte, herkes gibi piyasa oyuncuları da zorlanıyor. Bu köklü değişikliğin hiç hazırlıksız yapılması, yaşanacak referandum süreci, rasyonel bakan kafalarda, "Durup dururken niye yeni bir gerilim kaynağı yaratılır" sorusuna yol açıyor. Bizce AKP, yapılacak genel seçimler öncesi bu önerisinde diretirse, "gerilim politikasını devam ettiriyor" diye algılanacaktır. Yani bu tavrı bizce, kendisine oy kaybettirecek bir tavırdır.

İşte son günlerde piyasalarda da yoğun olarak bu konu ve çeşitli senaryolar tartışılıyor. Banka ve aracı kurum raporlarının hemen hepsinde, "AKP’nin direttiği bu yeni sürecin ek gerginlik kaynağı yaratacak bir süreç olduğu" vurgusu yapılıyor.

Bunun piyasaları ilgilendiren asıl yönü ise, yeni siyasi gerilimlerin bundan sonra piyasayı derinden etkileyecek olması. Son yaşanan siyasi krizden sonra Türkiye’nin artık "daha riskli ülke" olarak algılanmaya başladığını hatırlatan piyasa yetkilileri, "Bu tür algılanan bir ülkenin beklentiler hızla kötüleşmeye gitmesi halinde, artık olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır" diyorlar. Bu nedenle bütün piyasa raporları, "siyasilerin bundan sonra daha akılcı, daha sağduyulu davranmaları gerekiyor" umuduyla bitiyor.

Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; AKP Hükümeti Cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönündeki talebini geri çekerse, piyasa çok rahatlayacaktır. Başka deyişle AKP Hükümeti, seçime giderken ekonomik göstergelerde çok daha iyi bir tabloyu halkın önüne koyabilecektir.

Artık seçim süreci başladı, sadece partilerin ekonomik programlarına bakma zamanı.
Yazarın Tüm Yazıları