Sıkı para politikası ne denli sıkı

ULUSAL düzeyde uygulanan para politikasının en büyük düşmanı para ikamesidir. Para ikamesi, ulusal paranın yanında, ekonomik birimlerin başka ülkelerin paralarını da tutması ve kullanması olarak tanımlanır.

Doğal olarak, merkez bankalarının gücü kendi bastığı paranın üzerinedir. Piyasadaki para talebine göre, merkez bankaları kendi bastıkları paranın arzını ayarlayarak fiyat istikrarını oluşturmaya ve kollamaya çalışırlar.

Para ikamesi olduğunda, ekonomik birimler, başka ülkelerin paralarını kullanarak, talep edildiği kadar elde edilebilen bir parayı kullanarak, bir anlamda, merkez bankalarının otoritesinin arkasından dolaşmaktadırlar. Bu şekilde, ekonomideki "para arzı" ve "para talebi" kavramları o denli net olmaktan çıkmaktadır.

TUTUCULUK

Geçen yılın ortasına kadar, para talebinin artmakta olduğunu gözleyen Merkez Bankası para arzının aynı paralelde artışından rahatsız olmadı
. Döviz alımları yoluyla kendi bilançosu yıllık bazda yüzde 40’ın üzerinde büyüdüğü halde, enflasyon şaşırtıcı derecede yüksek bir düzeyde değildi.

Nisan ayında enflasyon sürpriz yaptı. Ardından, uluslararası piyasalar karıştı. Türkiye’den yabancı sermaye belli bir oranda çıktı.

Para talebi düştü. Para arzı olduğu yerde kaldı. Daha doğru bir deyimle, para talebi Türk Lirası’ndan çıktı, dövize kaydı.

Bu gelişmeler üzerine, Merkez Bankası para arzı büyümesini kısmak zorunda kaldı. Para arzı büyümesi düşürülerek hem para talebindeki düşüşe paralel bir arz kısıntına gitmek hedeflendi hem de dövize kayan talep azaltılmaya çalışıldı.

Son aylarda Türk Lirası’na yönelik para talebinin yeniden arttığına yönelik işaretler vardı. Dolar kuru yeniden 1.30’lar düzeyine gerilemişti. Merkez Bankası’nın para arzını yeniden salmasının bir sakıncası olmayabileceği düşünülüyordu.

Çeşitli riskler sıralanarak Merkez Bankası büyük ölçüde bu yöndeki baskılara fazla aldırış etmedi. Etseydi, kısa vadeli faizleri düşürüp daha fazla döviz alımları yaparak döviz kurunun yeniden 1.30’lara gerilemesini önlemeye çalışırdı.

Tutuculuğun elbette bir fiyatı vardır. Ama, çoğu zaman risklere karşı bu fiyatı ödemek karlı bir yaklaşım olabilmektedir.

Bu arada, biraz şaka, biraz da ciddi şekilde, kurların daha da fazla düşmemesi konusunda ekonomik birimlerin dövize kayması Merkez Bankası’nın işine dahi geldiği iddia edilebilir. Yani, geçen yıl ortasında yaşananların hafızalarda göreli olarak yeni olması nedeniyle Türk Lirası’na yönelik para talebi bu dönemde o denli de artmadı.

SİYASET VE PARA

Geçen yılın ortasından bu yana döviz mevduatları arttı
. Artışın bir bölümü doğrudan yabancı sermayenin geldiği bir takım şirketlerin eski sahiplerinin elde ettiği dövizlerin mevduat olarak tutulmasından kaynaklandı.

Ama, artışın önemli bir bölümü ekonomik birimlerin likit varlıklarının bir bölümünü dövizde tutma eğiliminden kaynaklandı. Bir anlamda, ekonomik birimler dövize talep yaratarak kurların daha fazla düşmelerini önlemiş oldular.

Hafta sonunda siyasi gerginliğin artmasıyla döviz kuru yeniden fırladı. Türk Lirası’na olan talep belli ölçüde azaldı. Bu kez, Merkez Bankası, geçen yılın ortasında olduğu gibi, o denli ters köşeye yatmadı. Ama, gelişmelere bakarak Merkez Bankası’nın sıkı para politikası uygulayıp uygulamadığı da önemli bir bilinmeyen olarak karşımızda. Çünkü, para politikasının sıkı olup olmadığı para talebinin nerede olduğuna bağlı.
Yazarın Tüm Yazıları