Sabır taşı çatladı...

SEVGİLİ okuyucularım, bugün pazartesi. Bugün benim yazı günüm değil. Ancak dünkü İstanbul mitingini gördükten sonra yazmadan duramadım. Yazmak zorundaydım. Dün herkes bu görkemli, muhteşem olayı ekranlardan izledi. İnanılmaz bir mitingdi.

Yüz binler mi, milyonlar mı, buna ad koymak mümkün değil.

Coşkulu bir kalabalık. Ellerinde Türk bayrakları, Atatürk resimleri, bazıları alaycı ve mizah dolu sloganlar, afişler, pankartlar...

Meydan sabahın erken saatlerinde dolmaya başlamıştı... Ve unutmayın, en az bir o kadar insanımız, yolların tıkalı olması nedeniyle miting alanına ulaşamadı.

* * *

Önce Ankara’daki 14 Nisan mitingi. Orada bir milyon kişi. Hem de Recep Tayyip’in iddia ettiği gibi bindirilmiş kıtalar değil. O görkemli miting sonrasında bekledik ki, özellikle cumhurbaşkanı seçimi konusunda biraz daha uzlaşmacı tavır takınsınlar, milletin görüşlerini dikkate alsınlar. Olmadı. Bunu değil, tam tersini yaptılar ve ortamı gerdiler.

Ama sessiz dev silkinmiş, uyanmaya başlamıştı. Bunu görmediler.

Kendi aralarında konuşurken "Bunların bir atımlık barutu vardı, onu da Tandoğan’da attılar" dediler. Birbirlerini böyle rahatlattılar!

Aradan iki hafta geçti ve dün İstanbul Çağlayan mitingi yapıldı. Bindirilmiş kıtalar, parayla kiralanmış şakşakçılar yine yoktu. Mitingi en az bizler kadar dikkatle izlediler.

Barutun bir atımlık olmadığını, tam tersine topun ağzına yeni yeni sürülmeye başlandığını gördüler.

Sabır taşı çatlamıştı. Sessiz dev uyanıyor, silkeleniyor ve kendine geliyordu.

’Biz varız, ölmedik’ mesajı dün bir kez daha, AKP iktidarının hak ettiğinden bile fazlasıyla verildi... Ve bir kez daha paniklediler. Ama bunu elbette ki dışarıya yansıtamazlar.

* * *

İki hafta arayla yapılan iki görkemli miting sonrasında ne yapacaklar? Cumartesi günü benzer iki miting Burhaniye ve Ankara’da (üniversite öğrencileri tarafından) yapıldı.

Türk milleti bunlara açık, net mesajlar veriyor:

Cumhuriyet rejiminin ilkelerini paspas gibi çiğnemeyin, millete saygısızlık etmeyin, bu ülkeyi adam gibi yönetin. Biz buradayız, gerekirse meydanlara çıkarız.

AKP
tam 4.5 yıldan bu yana Türkiye’yi dikensiz gül bahçesi olarak yönetti. ABD ve AB’nin desteğini arkasına aldı, onlardan gelen direktifleri bire bir yerine getirdi, muhteşem bir psikolojik harekát planı uyguladı ve sessiz devi uyuttu. Neydi o planın aşamaları?

1- Ülke sorunlarını önemsizleştirmek. 2- Milleti duyarsızlaştırmak. 3- Tepkisizleştirmek. 4- Teslim olup AKP’nin yaptıkları kabullenmek.

Sessiz dev uyurken ilk üçünü başarıyla uyguladılar! Ya da öyle zannettiler. Tepkiler sadece bireyseldi. Ama iş dördüncü aşamaya geldiğinde, dev meydanlara çıktı ve ses verdi.

Şimdi birinci aşamayı bile ayaklarımızla, sesimizle, tepkimizle ezdik. AKP bundan sonra sıfırdan başlayamaz. Oyun planı çökmüştür.

Din sömürüsünü ve din ticareti yoluyla oy avcılığını öne çıkararak ulusal kavramlarımızı, Türklüğümüzü, Atatürk ve yurt sevgimizi, Cumhuriyet’in temel ilkelerine olan bağlılığımızı yok edemediler, belleklerimizden kazıyamadılar.

* * *

Yüzde sadece 34 oyla yıllardır bu ülkeyi babalarının tapulu malı gibi yönetip ele geçirdiler. Geri kalan yüzde 66 oy sahiplerini bir gün olsun akıllarına getirmediler. Kendilerini her dakika dev aynasında gördüler.

Ayna artık kırıldı, aynadaki hayalleri yok olup gitti!

Şimdi de cumhurbaşkanlığı peşinde koşuyorlar. "Ne mutlu Türk’üm diyene" sözünü eleştiren, hakkındaki trilyonluk yolsuzluk fezlekesi Meclis’in tozlu raflarında dokunulmazlık nedeniyle bekletilen, "Cumhuriyet’in sonu gelmiştir" diyebilen, eşinin türbanı nedeniyle Türk devleti aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açıp tazminat isteyen bir şahsı devletin başına, Atatürk’ün saygın makamına aday göstermekten çekinmediler.

14 Nisan Tandoğan ve 29 Nisan Çağlayan... Milyonlar, sabır taşının çatladığını haykırdı. Acaba ders aldılar mı? Bilmiyoruz! Eğer yine de almadılarsa, onlara bir dörtlükle anlatmaya çalışayım:

Hasandağı arpalıktır, eğer saban yürürse

Her derede bir değirmen, eğer suyu gelirse

Her kümesten bir tavuk, eğer millet verirse

Güzel gidiş bu gidiş, eğer sonu gelirse!
Yazarın Tüm Yazıları